Teknoloji ve Tasarım İle İlgili Yazılarım
25- Pisagor un Kupasından Hayat Dersi
Pisagorun kupası çalışma prensibi; Kupanın yarı seviyesine kadar fotoğrafta da göründüğü gibi iki hava kanalı var bu kanal tabana giden tek kanala bağlı, kupaya sıvı konulduğunda sıvı seviyesi kupanın yarısından aşağıda ise sıvıyı içebiliyorsunuz. Fakat sıvı seviyesi fazlalaştığında sıvının tamamı kupanın tabanından dökülüp gidiyor.
Hayatımız da böyle değil mi? İnsan beyni de böyle değil mi? Bir insana kapasitesinden fazla yükleme yaptığınızda ya da sevmediği bir şeyi yaptırmaya çalıştığınızda o insan, başkalarını memnun etmek için zoraki bir şekilde acele ediyor, basit hatalar yapıyor, yapamadığı zaman kızıyor çoğu zaman yaptığı işten nefret etmeye başlıyor vee çoğu zaman çevreye suç atıyor.
Oysa ki olması gereken tıpkı pisagor kupasındaki gibi bilgileri sabırla az az alıp, bu bilgileri yapılandırarak yolumuzu çizmek. Hedefe ulaşmak. Su içmek.
Toplum ve birey olarak sabredemediğimizden azar azar öğrenip bu bilgileri hayatta kullanarak faydalanacağımıza, öğrenilecekleri ve yapılacak işleri sona bırakıp farkı kapatmak için birden yüklenerek pisagor kupasındaki gibi suyu fazla koyarsak sınırı aşıp her şeyi berbat ediyoruz.
Finlandiya eğitim sistemindeki ''Az Fazladır'' prensibinin tutması ve Fin öğrencilerin 4 saat derse girerek hem mutlu hem başarılı olmalarının arkasında yatan sebep; ''Az ama sürekliliği olan uzun periyotlarda öğrenilen ve uygulanan bilginin daha sonra ilgi alanına göre yapılandırılmasındandır.''
Darısı başımıza...
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=1668000726576777&set=pcb.1668000746576775&type=3&theater
26.02.2018
Daha Güzel Bir Dünya Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmen
Hayatımız da böyle değil mi? İnsan beyni de böyle değil mi? Bir insana kapasitesinden fazla yükleme yaptığınızda ya da sevmediği bir şeyi yaptırmaya çalıştığınızda o insan, başkalarını memnun etmek için zoraki bir şekilde acele ediyor, basit hatalar yapıyor, yapamadığı zaman kızıyor çoğu zaman yaptığı işten nefret etmeye başlıyor vee çoğu zaman çevreye suç atıyor.
Oysa ki olması gereken tıpkı pisagor kupasındaki gibi bilgileri sabırla az az alıp, bu bilgileri yapılandırarak yolumuzu çizmek. Hedefe ulaşmak. Su içmek.
Toplum ve birey olarak sabredemediğimizden azar azar öğrenip bu bilgileri hayatta kullanarak faydalanacağımıza, öğrenilecekleri ve yapılacak işleri sona bırakıp farkı kapatmak için birden yüklenerek pisagor kupasındaki gibi suyu fazla koyarsak sınırı aşıp her şeyi berbat ediyoruz.
Finlandiya eğitim sistemindeki ''Az Fazladır'' prensibinin tutması ve Fin öğrencilerin 4 saat derse girerek hem mutlu hem başarılı olmalarının arkasında yatan sebep; ''Az ama sürekliliği olan uzun periyotlarda öğrenilen ve uygulanan bilginin daha sonra ilgi alanına göre yapılandırılmasındandır.''
Darısı başımıza...
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=1668000726576777&set=pcb.1668000746576775&type=3&theater
26.02.2018
Daha Güzel Bir Dünya Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmen
24- On Yıllık Bir Anafordan Bir METAFOR'a, Yapıyoruz Öyleyse Varız.
:hasılıı iyisiyle kötüsüyle;
TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİNİN SON ON YILDAKİ BİZDE OLUŞAN METAFORU;
Bir kanat çırptı ümit kelebeği 2006' da. Hazır bekleyen gözler ve gönüller hemen ona yöneldi ve zaman durdu sanki o anda, kelebek bu gözleri hissetti ve görür görmez öyle bir kanat çırptı ki, bu şiddetle sanki ''büyük patlama'' gerçekleştirircesine uçtu havaya, gaz ve toz bulutları yükseldi, yerdeki tüm süprüntüleri ve madenleri havaya kaldırdı, her yer ve her şey büyük bir okyanustaki anaforun etrafında dönüyordu sanki, ve dedi ki kelebek : 'Korkma gel. Şimdi her şeyi apaçık görüyorsun, gel ve seç. Bu anaforun içinden sana yaraşan hayal madenini seç, seç ki bunu hak ettin ümit ettin ve hak ettin, ümit ettin ve hak ettin. işte hak ettiklerimiz:
2006 da teknoloji ve tasarım dersi kılavuz kitabını elime aldığımda çok sevinmiştim çünkü içinde ilk kez duyduğum inovasyon gibi, patent gibi konular ve cezeri gibi insanlar vardı hayatta hiç karşılaşmadığımdan olsa gerek inOvasyon kelimesini-İNAVASYON diye yazar ve teleffuz ederdim. Sağolsun arkadaş uyardı düzelttim. Hemen arkasından farklı sesler gelmeye başladı ve şaşırdım. DEDİLER Kİ: Öğrenci kitabımız niye yok? Kılavuz kitabımız neden boş?-SENDOLDURDİYE-çünkü ilk kez bir program senin hayallerine ve üreteceklerine önem verdi. Sonra devam ettiler…….. -Yaniii ''Gelişmiş ülkelerin donanımlı sınıflarda ve makul sayıda öğrencilerle 12 senede yaptıklarını biz 3 senede mi yapacağız ? demek istiyorsunuz’’...şimdi sinirlendim işte... Yo000ok sinirlenmene gerek çünkü biz onlardan 4 kat daha zekiyiiiiiz ve hızlı-FOTOĞRAFİK DÜŞÜNDÜMyanikontrollühayallerle-KURGU... Şimdi yeniden düzeldim sinirim geçti, ne de olsa biz ............. yız. Dur şıkları söyleme hayalgücümü köreltir buldum ...UZAYLIya BENZETTİM ve-RASGELERESİMDENKURGULADIM
YARATICILIĞIGELİŞTİRENTEKNİKLER... biz uzaylıyız telepati ile hallederiz bize 2 senede yeteeer-DERSİMİZİN 6lardan kalkması. Biz bunu anlattık biz bunu düdüklü tencereynenhortumnan anlattık biz bunu aynisefa otubitkisiynentereyağıyınan anlattık, lazerlambası ilen anlattık-YAPIM, onu at, bunu at, şunu at bu UYGULAMA kazanımını da özellikle at, haaa sekizlerde de teog var, yedilerde ergen, birde alan değişikliği gelse gittiğim yerde kral olurum-MESLEKLİSESİNEGEÇİŞ ama burda kral 8.TEOG, ve veziri de Şişirilmiş Notlar-üretenin üretmeyenden farkı kalmadı-GİTTİLİYAKAT, uygulama dersini bilgi verme dersine çevirdi. Hain 8.Teeeooogggggg bunu teog mu çevirdi yoksa daha çok o okuldakiler mi? ve Şişman vezirine söyledi benden herkeseee yüzzzz herkes hep bir ağızdan bağırdı çocuklar çok yaşa teooog çok yaşa teooogg ve telefonlarına kurdukları oyunlarla ve testlerle mutlu mesuutt ve film biter-MERAK ETME çocuğum HEPSİ ŞIKLARDA ve 8.teog çevirdi uygulama dersini bilgi dersine Çevir çevir güzel olmuş güzel kokuyor tasarımında teknolojininde ızgarası olmak üzere afiyet olsun. Kağıt kartonla da RİTİMLİ yelleyin ateşii çocuklar, çıkarkende mühendisler-BASICDESİGN görmeden HAYALLERİNİZİ hep aynı tekrarla paspaslı terlikle ya da arabalı gırgırla süpürün-FENOMENYAPIMLAR, nasıl olsa ‘’BeyinBedava’’bizde korede-İNOVASYONsamsung-MARKAparayla-Gelecekte Yürüyen Uçak Yapacaam-TERSİNE MÜHENDİSLİK, Gene sondan üçüncü olduk-AÇIKUÇLUSORULAR-PISA, Neeee Yapım kuşağında alçı kalıptan inek mi yaptınız?Senin Tasarım Dersine-sınıfçı mı girdi-ALANDEĞİŞTİRME?-hani dedi hayalgücü tekniklerle birleşecekti nerden çıktı bu kalıplar, kalıplarda hep inekten-Hindularla beraberTEKNİKÖĞRETMENDEağladı, 25 ten sonrada bölemem seni dedi-müdürYERİMDAR, Kırk kırık küp-KIRK BRANŞhep ağlıyordu zaten, ÜmitKelebeği- http://www.tvted.org.tr/, Yuhhh be 20 Avrupa Ülkesi Teknoloji ve Tasarım Yapım Kuşağını Kopyalamış siz hala beğenmeyin-ITEC, Ben düşündüm eller aldı-PATENTyapsaydın o zaman -vaktim yoktu, vaktim olduğunda da kovam tornavidam vs. yoktu-TÜRK CEHENNEMİ FIKRASI, İş Teknikte hepsinden iyiydiii geri dönsek bari en azından ne yapacağımız belliydiii-BeyinPARAYLAMIkullan neden hep aynı şeyler-PATENT-ÜRETİM-KATMADEĞERfarklı yap-YENİLEŞİM? Birde mesnevide 5. ciltte öyle bir hikaye var ki TAKLİTÇİZİHNİYETE terbiyem müsade etmiyor. Bunu da bitirdik, içini boşalttık, stemi de ağlattık ama anasını, şimdi sitemde aglıyor-STEM. BİLSEM-3BOYUT-KONTROLLÜHAYALLER-İNOVASYONTEKNİKLERİ-YAPIYORUMÖYLEYSEYİNEVARIM- Artıkyenişeylersöylemeklazım- ve öğrendik-HAYALLERİMİZİNPEŞİNDEKOŞMAYI veBİLSEM-KendiÜç Boyutlu Yazıcımızı ve robot parçalarımızı protezlerimizi üretecek kabiliyet ve donanımlarımız var-İNTERNETTEN SONRAKİ EN BÜYÜK DEVRİM-hakederimismimi ve işteismim3BOYUT ve sonunda-ETKİNLİKKİTABIMIZ-Artıkyenişeylersöylemeklazım- Meğersem biz bir uzaylı değil ağaç kurduymuşuz, çekilllll ağaç da devrildi üzerimize afferim bunun da içini boşalttık ve yine BAŞARDIK!!!'' mi? diyeceğiz. Ya da İNoVASYON birtürkkafasporudur aslında bizim işimizden ziyade kendi yaşantımız imiş mi diyeceğiz?
Yıllarca bu anafor içindeydik ve bu döngüden bazılarımız faydalı olan madeni alıp çevresine yayarken, çoğumuz faydalı olanı çekip hayatımızda kullanamadık, bunu kullanamayanlar ümitsizliğe kapılarak, bilerek ya da bilmeyerek kendi içlerinde bir kısır döngü oluşturdu ve her yeri bir süprüntüden ibaret sandı ve çoğumuzda bu döngüye alet olduk. Zaman zaman gururlandık çıkan işlerden, Zaman zaman dalga geçtik, zaman zaman üzüldük yapamayışımıza, zaman zaman yapanlara becerebilenlere gıptayla baktık ya da gidişata bıraktık ve nihayetinde BECERİKSİZ bir nesil olduğumuza tekrar tekrar inandırıldık, yine tuzağa düştük…. AMA iyisiyle kötüsüyle, süprüntüsüyle madeniyle BU ANAFOR YA HİÇ OLUŞMASAYDI ne olacaktı? Kendimizin ve ilmimizin bir nebzecik farkında olabilecekmiydik acaba......?
Farkında değil misiniz? arkadaşlar batıyoruz hepimiz ve aynı gemideyiz, yıllarca eğitim sistemini bilerek çökertmeye çalıştılar, Nedir bu tahammülsüzlük hani inovasyon kültürü, hani Türk kafa sporu, hoşgörü kültürü, barış ve birlikte yaşama NEDEN HALA onlara ALET oluyorsunuz. Devletimiz ve milletimiz tekrar AYAĞA KALKMA aşamasındayken her zamankinden daha farklı, küçük de olsa bize bir kıvılcım bir fırsat vermiş bunun bir anlamı yok mu? İyi niyetle çalışalım, önce kendimizi geliştirelim ki sonra söyleyecek sözümüz olsun ve çalışanların emeklerini zayi etmeyelim değerlendirelim lütfen; yetkilileri uyaralım, bakanlığın çalışmalarına destek olalım, pes etmeyelim, devam edelim, Hala bu yetkililer içinde sayısı azımsanmayacak kadar liyakate ve sadakate bilime, ilime vatanına önem veren insanlar var. Ümit edelim ve çalışalım ki hak edelim. Dersimiz sadece yedi ve sekizlerde de olsa bu anafor yine devam edecek ve biz ÜMİT ettikçe yayılıp büyüyecek.
Solcu arkadaş: vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır, Vatan sevgisi; ruhları, kirden kurtaran en kuvvetli rüzgârdır. demiyor mu? Atatürk,
Sağcı arkadaş: Bir mıh bir at kurtarır, bir at bir er kurtarır, bir er bir vatan kurtarır. demiyor mu? Mete Han,
Dindar arkadaş: ve Vatan sevgisi imandan gelir. diyor Hz. Muhammed S.A.V.
Ve soruyorum sana 16 büyük vatan kuran Türk! Bunu sen nasıl yaptın? Ve keşfettim sonunda : Meğerse en eski bir TÜRK KÜLTÜRÜymüş, hani şu Avrupadan yeni öğrendiğimiz!!! Ve teleffuzunu dahi edemediğim İNAVASYON atalarımızın kafa sporuymuş, 16 büyük imparatorluk kurduk ve hep yeni şeyler ürettik ürettik ki var olduk ve üstün geldik. Peki her bir bireyine kadar bunu nasıl becerdik? İşte İnovasyon kültürümüz: Bir TÜRK çevresinde yiğitlik, yada farklılık yapmadan isim bile alamıyordu. BİR TÜRK KENDİ İSMİNİ ETRAFINDA YENİLİK YAPARAK KENDİ HAKEDER ve ALIR. YAPIYORUM ÖYLEYSE VARIM İşte Türklerin haksızlığa uğramış dünya insanları arasında sevilmesinin nedeni de bu kültürümüzdü. Atalarımız iyi olanı bulur, geliştirir, kullanır ve yayardı.
Her şey vatan içinse ve biz TÜRKLER bu işte çok mahirken aramızda dolaşan fitneleri kim çıkarıyor? Tabi ki içimizdeki Şeytan. O görevini yapacak ki canlar huzura bu dünyada kavuşmasın. Çok şükür ki inanıyoruz '' Sonuç:
Koskoca ormanın padişahı bir aslan olsak bile, çalışmaz isek kuyunun dibini buluruz. Kader inancımıza göre önce ÇALIŞMAK sonra tevekkül gelir. Hz. Muhammed : ''Sen deveni sağlam bir kazığa bağla, gerisini Allah'a bırak.'' demiştir. Kuran da necm suresi 39. ayette Allah şöyle der: Diyanet İşleri Başkanlığı: İnsan için ancak çalıştığı vardır. ki ''TAKİ BİLELİM'' kim can? kim şeytan? ya da kim süprüntülere talip kim madene? Kim isim almak için uğraşacak, yada tarihte yok olacak, herkes hak ettiğini bulacak evelallah-ahirallah.
ve başlıyoruz...Bismillah
A) KAZANIMLARLA İLGİLİ GÖRÜŞ BİLDİRMEK İSTİYORUM
TT. 7. A. 1. 1. Teknoloji kavramını açıklar. Buluş, icat, keşif, bilim, teknik, teknoloji, endüstri ve endüstri 4.0 kavramları üzerinde durulur.
Lütfen Ekleyiniz: Cezerinin yanında Nuri Demirağ ve Vecihi Hürkuş gibi vatan aşkıyla ülkemiz için üretim yapmaya çalışan insanlarında hayatını çocuklarımıza öğretelim.
Görüşlerin Devamı.....bu sayfamızda
29.01.2017
Daha Güzel Bir Dünya Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİNİN SON ON YILDAKİ BİZDE OLUŞAN METAFORU;
Bir kanat çırptı ümit kelebeği 2006' da. Hazır bekleyen gözler ve gönüller hemen ona yöneldi ve zaman durdu sanki o anda, kelebek bu gözleri hissetti ve görür görmez öyle bir kanat çırptı ki, bu şiddetle sanki ''büyük patlama'' gerçekleştirircesine uçtu havaya, gaz ve toz bulutları yükseldi, yerdeki tüm süprüntüleri ve madenleri havaya kaldırdı, her yer ve her şey büyük bir okyanustaki anaforun etrafında dönüyordu sanki, ve dedi ki kelebek : 'Korkma gel. Şimdi her şeyi apaçık görüyorsun, gel ve seç. Bu anaforun içinden sana yaraşan hayal madenini seç, seç ki bunu hak ettin ümit ettin ve hak ettin, ümit ettin ve hak ettin. işte hak ettiklerimiz:
2006 da teknoloji ve tasarım dersi kılavuz kitabını elime aldığımda çok sevinmiştim çünkü içinde ilk kez duyduğum inovasyon gibi, patent gibi konular ve cezeri gibi insanlar vardı hayatta hiç karşılaşmadığımdan olsa gerek inOvasyon kelimesini-İNAVASYON diye yazar ve teleffuz ederdim. Sağolsun arkadaş uyardı düzelttim. Hemen arkasından farklı sesler gelmeye başladı ve şaşırdım. DEDİLER Kİ: Öğrenci kitabımız niye yok? Kılavuz kitabımız neden boş?-SENDOLDURDİYE-çünkü ilk kez bir program senin hayallerine ve üreteceklerine önem verdi. Sonra devam ettiler…….. -Yaniii ''Gelişmiş ülkelerin donanımlı sınıflarda ve makul sayıda öğrencilerle 12 senede yaptıklarını biz 3 senede mi yapacağız ? demek istiyorsunuz’’...şimdi sinirlendim işte... Yo000ok sinirlenmene gerek çünkü biz onlardan 4 kat daha zekiyiiiiiz ve hızlı-FOTOĞRAFİK DÜŞÜNDÜMyanikontrollühayallerle-KURGU... Şimdi yeniden düzeldim sinirim geçti, ne de olsa biz ............. yız. Dur şıkları söyleme hayalgücümü köreltir buldum ...UZAYLIya BENZETTİM ve-RASGELERESİMDENKURGULADIM
YARATICILIĞIGELİŞTİRENTEKNİKLER... biz uzaylıyız telepati ile hallederiz bize 2 senede yeteeer-DERSİMİZİN 6lardan kalkması. Biz bunu anlattık biz bunu düdüklü tencereynenhortumnan anlattık biz bunu aynisefa otubitkisiynentereyağıyınan anlattık, lazerlambası ilen anlattık-YAPIM, onu at, bunu at, şunu at bu UYGULAMA kazanımını da özellikle at, haaa sekizlerde de teog var, yedilerde ergen, birde alan değişikliği gelse gittiğim yerde kral olurum-MESLEKLİSESİNEGEÇİŞ ama burda kral 8.TEOG, ve veziri de Şişirilmiş Notlar-üretenin üretmeyenden farkı kalmadı-GİTTİLİYAKAT, uygulama dersini bilgi verme dersine çevirdi. Hain 8.Teeeooogggggg bunu teog mu çevirdi yoksa daha çok o okuldakiler mi? ve Şişman vezirine söyledi benden herkeseee yüzzzz herkes hep bir ağızdan bağırdı çocuklar çok yaşa teooog çok yaşa teooogg ve telefonlarına kurdukları oyunlarla ve testlerle mutlu mesuutt ve film biter-MERAK ETME çocuğum HEPSİ ŞIKLARDA ve 8.teog çevirdi uygulama dersini bilgi dersine Çevir çevir güzel olmuş güzel kokuyor tasarımında teknolojininde ızgarası olmak üzere afiyet olsun. Kağıt kartonla da RİTİMLİ yelleyin ateşii çocuklar, çıkarkende mühendisler-BASICDESİGN görmeden HAYALLERİNİZİ hep aynı tekrarla paspaslı terlikle ya da arabalı gırgırla süpürün-FENOMENYAPIMLAR, nasıl olsa ‘’BeyinBedava’’bizde korede-İNOVASYONsamsung-MARKAparayla-Gelecekte Yürüyen Uçak Yapacaam-TERSİNE MÜHENDİSLİK, Gene sondan üçüncü olduk-AÇIKUÇLUSORULAR-PISA, Neeee Yapım kuşağında alçı kalıptan inek mi yaptınız?Senin Tasarım Dersine-sınıfçı mı girdi-ALANDEĞİŞTİRME?-hani dedi hayalgücü tekniklerle birleşecekti nerden çıktı bu kalıplar, kalıplarda hep inekten-Hindularla beraberTEKNİKÖĞRETMENDEağladı, 25 ten sonrada bölemem seni dedi-müdürYERİMDAR, Kırk kırık küp-KIRK BRANŞhep ağlıyordu zaten, ÜmitKelebeği- http://www.tvted.org.tr/, Yuhhh be 20 Avrupa Ülkesi Teknoloji ve Tasarım Yapım Kuşağını Kopyalamış siz hala beğenmeyin-ITEC, Ben düşündüm eller aldı-PATENTyapsaydın o zaman -vaktim yoktu, vaktim olduğunda da kovam tornavidam vs. yoktu-TÜRK CEHENNEMİ FIKRASI, İş Teknikte hepsinden iyiydiii geri dönsek bari en azından ne yapacağımız belliydiii-BeyinPARAYLAMIkullan neden hep aynı şeyler-PATENT-ÜRETİM-KATMADEĞERfarklı yap-YENİLEŞİM? Birde mesnevide 5. ciltte öyle bir hikaye var ki TAKLİTÇİZİHNİYETE terbiyem müsade etmiyor. Bunu da bitirdik, içini boşalttık, stemi de ağlattık ama anasını, şimdi sitemde aglıyor-STEM. BİLSEM-3BOYUT-KONTROLLÜHAYALLER-İNOVASYONTEKNİKLERİ-YAPIYORUMÖYLEYSEYİNEVARIM- Artıkyenişeylersöylemeklazım- ve öğrendik-HAYALLERİMİZİNPEŞİNDEKOŞMAYI veBİLSEM-KendiÜç Boyutlu Yazıcımızı ve robot parçalarımızı protezlerimizi üretecek kabiliyet ve donanımlarımız var-İNTERNETTEN SONRAKİ EN BÜYÜK DEVRİM-hakederimismimi ve işteismim3BOYUT ve sonunda-ETKİNLİKKİTABIMIZ-Artıkyenişeylersöylemeklazım- Meğersem biz bir uzaylı değil ağaç kurduymuşuz, çekilllll ağaç da devrildi üzerimize afferim bunun da içini boşalttık ve yine BAŞARDIK!!!'' mi? diyeceğiz. Ya da İNoVASYON birtürkkafasporudur aslında bizim işimizden ziyade kendi yaşantımız imiş mi diyeceğiz?
Yıllarca bu anafor içindeydik ve bu döngüden bazılarımız faydalı olan madeni alıp çevresine yayarken, çoğumuz faydalı olanı çekip hayatımızda kullanamadık, bunu kullanamayanlar ümitsizliğe kapılarak, bilerek ya da bilmeyerek kendi içlerinde bir kısır döngü oluşturdu ve her yeri bir süprüntüden ibaret sandı ve çoğumuzda bu döngüye alet olduk. Zaman zaman gururlandık çıkan işlerden, Zaman zaman dalga geçtik, zaman zaman üzüldük yapamayışımıza, zaman zaman yapanlara becerebilenlere gıptayla baktık ya da gidişata bıraktık ve nihayetinde BECERİKSİZ bir nesil olduğumuza tekrar tekrar inandırıldık, yine tuzağa düştük…. AMA iyisiyle kötüsüyle, süprüntüsüyle madeniyle BU ANAFOR YA HİÇ OLUŞMASAYDI ne olacaktı? Kendimizin ve ilmimizin bir nebzecik farkında olabilecekmiydik acaba......?
Farkında değil misiniz? arkadaşlar batıyoruz hepimiz ve aynı gemideyiz, yıllarca eğitim sistemini bilerek çökertmeye çalıştılar, Nedir bu tahammülsüzlük hani inovasyon kültürü, hani Türk kafa sporu, hoşgörü kültürü, barış ve birlikte yaşama NEDEN HALA onlara ALET oluyorsunuz. Devletimiz ve milletimiz tekrar AYAĞA KALKMA aşamasındayken her zamankinden daha farklı, küçük de olsa bize bir kıvılcım bir fırsat vermiş bunun bir anlamı yok mu? İyi niyetle çalışalım, önce kendimizi geliştirelim ki sonra söyleyecek sözümüz olsun ve çalışanların emeklerini zayi etmeyelim değerlendirelim lütfen; yetkilileri uyaralım, bakanlığın çalışmalarına destek olalım, pes etmeyelim, devam edelim, Hala bu yetkililer içinde sayısı azımsanmayacak kadar liyakate ve sadakate bilime, ilime vatanına önem veren insanlar var. Ümit edelim ve çalışalım ki hak edelim. Dersimiz sadece yedi ve sekizlerde de olsa bu anafor yine devam edecek ve biz ÜMİT ettikçe yayılıp büyüyecek.
Solcu arkadaş: vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır, Vatan sevgisi; ruhları, kirden kurtaran en kuvvetli rüzgârdır. demiyor mu? Atatürk,
Sağcı arkadaş: Bir mıh bir at kurtarır, bir at bir er kurtarır, bir er bir vatan kurtarır. demiyor mu? Mete Han,
Dindar arkadaş: ve Vatan sevgisi imandan gelir. diyor Hz. Muhammed S.A.V.
Ve soruyorum sana 16 büyük vatan kuran Türk! Bunu sen nasıl yaptın? Ve keşfettim sonunda : Meğerse en eski bir TÜRK KÜLTÜRÜymüş, hani şu Avrupadan yeni öğrendiğimiz!!! Ve teleffuzunu dahi edemediğim İNAVASYON atalarımızın kafa sporuymuş, 16 büyük imparatorluk kurduk ve hep yeni şeyler ürettik ürettik ki var olduk ve üstün geldik. Peki her bir bireyine kadar bunu nasıl becerdik? İşte İnovasyon kültürümüz: Bir TÜRK çevresinde yiğitlik, yada farklılık yapmadan isim bile alamıyordu. BİR TÜRK KENDİ İSMİNİ ETRAFINDA YENİLİK YAPARAK KENDİ HAKEDER ve ALIR. YAPIYORUM ÖYLEYSE VARIM İşte Türklerin haksızlığa uğramış dünya insanları arasında sevilmesinin nedeni de bu kültürümüzdü. Atalarımız iyi olanı bulur, geliştirir, kullanır ve yayardı.
Her şey vatan içinse ve biz TÜRKLER bu işte çok mahirken aramızda dolaşan fitneleri kim çıkarıyor? Tabi ki içimizdeki Şeytan. O görevini yapacak ki canlar huzura bu dünyada kavuşmasın. Çok şükür ki inanıyoruz '' Sonuç:
Koskoca ormanın padişahı bir aslan olsak bile, çalışmaz isek kuyunun dibini buluruz. Kader inancımıza göre önce ÇALIŞMAK sonra tevekkül gelir. Hz. Muhammed : ''Sen deveni sağlam bir kazığa bağla, gerisini Allah'a bırak.'' demiştir. Kuran da necm suresi 39. ayette Allah şöyle der: Diyanet İşleri Başkanlığı: İnsan için ancak çalıştığı vardır. ki ''TAKİ BİLELİM'' kim can? kim şeytan? ya da kim süprüntülere talip kim madene? Kim isim almak için uğraşacak, yada tarihte yok olacak, herkes hak ettiğini bulacak evelallah-ahirallah.
ve başlıyoruz...Bismillah
A) KAZANIMLARLA İLGİLİ GÖRÜŞ BİLDİRMEK İSTİYORUM
TT. 7. A. 1. 1. Teknoloji kavramını açıklar. Buluş, icat, keşif, bilim, teknik, teknoloji, endüstri ve endüstri 4.0 kavramları üzerinde durulur.
Lütfen Ekleyiniz: Cezerinin yanında Nuri Demirağ ve Vecihi Hürkuş gibi vatan aşkıyla ülkemiz için üretim yapmaya çalışan insanlarında hayatını çocuklarımıza öğretelim.
Görüşlerin Devamı.....bu sayfamızda
29.01.2017
Daha Güzel Bir Dünya Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
23- ''Bütüncül Düzen'' Sana Kim Olduğunu Gösterdi
Tasarımın temel inceliklerini düzen kuşağında iki buçuk ay süren bir uygulamayla öğrendik. ODTÜ ve dünyadaki gelişmiş üniversitelerdeki mühendislik birinci sınıf öğrencileri gibi renkli kartonlar ile hayalimizdeki en özgün tasarımı ortaya koyduk. Artık etrafımızdaki tasarımlar, yapılar için kendi fikirlerimizi öne sürebiliriz. Hatta bu özgün tasarımların sadece kağıt ve kartonlar üzerinde kalmaması için değişkenliği olmayan şekillerin açılımlarını karton yerine plastiklere çizilerek hayatımızda kullanabileceğimiz yüzlerce özgün eşyalar üretebiliriz. ''Yapım Kuşağı''nda yani gerçek hayatta da plastik veya ahşaplar kullanılarak bu tasarımlarımızı projelerimizde kullanabiliriz.
Düzen kuşağı sürecinde yapılan tasarımlar özgünlükten taviz vermemek için bir şeye benzetilmez veya bir isim verilmez. Fakat tasarımlar tamamen bitirildikten sonra bu ahenkli ve ritmik yapıların hayatımızın her alanında kullanılabileceği unutulmamalıdır. Mühendislik biliminin temeli olan bu tasarımlar, bir mutfak eşyasından tutunda bir kitaplık, park bahçelerdeki oturak, hatta şehir merkezindeki bir anıt bile olabilir. Örneğin evimize bir kitaplık yaptıracağımızı düşünelim. Tasarımın inceliklerini öğrendiğimiz için artık değişkenliği olmayan şekillerinde olduğu, renk yön ve orana dikkat edilmiş ahenkli, ritimli bir kitaplık modeli çizip, ustalarımızdan bu çizime göre bir kitaplık yapmalarını isteyebiliriz.
Bunu yapmalıyız. Çünkü bu yaptığımız tasarımlar sadece farklı şekiller oluşturarak eğlenmek için değil. Aslında hayatımızın içinde birebir kullanacağımız yüzbinlerce eşya ve yapıların içinde saklı. Bunu yapmalıyız çünkü çevremizdeki çoğu yapılara baktığımızda tekdüze , ergonomiden ve fonksiyonellikten uzak bir görünümde. Örneğin hala babalarımızın annelerimizin de oturduğu elli yıl önceki, hiçte ergonomik olmayan sıralar masalar kullanıyoruz. Sonuç ise ortada bu yüzden her üç kişiden bir kişi bel fıtığı… Yani yapılan bu çalışmaların ''Sağlık'' ile bile direkt ilişkisi var.
Bunu yapmalıyız. Çünkü binalar bahçeler hep dikdörtgen. Her yer sanki dikdörtgen. Dikdörtgen bir kutu içine hapsedilmişiz gibi, ahenksizlik ortada kol geziyor. İster çarpık kentleşme deyin, ister ekonomi deyin, ister muüteahhit böyle uygun gördü deyin. Tüm insanlık oluşturdu bu yapıları. Bazı yapılar gerçekten çok özgün güzel hazırlanmış da olabiliyor. Ama şehrin dokusuyla bütünleşik olmadığı için görüntüyü bu güzel yapılar bile bozabiliyor. Bu manada bir şehir oluşturulurken veya herhangi bir tasarım oluştururken düzen kuşağında yaptığımız gibi bütüncül (holistik) düşünülmelidir.
Bu mühendislik çalışmalarının ekonomide verimlilik ile direkt ilişkisi vardır. Örneğin milattan önce 10500 yıl önce Aşıklıhöyük'te yaşayan insanların yaptığı altıgen bir evin içine girdim, tabi ki hemen öğrencilerimin yaptığı tasarımlar aklıma geldi. Evin içi ağustos un ortasında buz gibiydi. Oradan çıkmak istemedim. Günümüzün modern evleri gibi duvara gömülmüş estetik raflarda vardı. Bu insanların bu altıgen evi yaparken arı peteğinden etkilendikleri düşünülüyor. Ayrıca kış mevsiminde altıgen yapısından dolayı ev , çok güneş aldığı için sıcak oluyor. Doğalgazın, kömürün, klimanın bilmem kaç liraya alındığı bu devirde ısınma problemine güzel bir çözüm.
Burada sorgulamamız gereken nokta şu ; Toplayıcılıktan yeni yeni tarıma geçen bir toplumda böyle bir tasarım uygulanıyor da günümüzde neden bu tasarımlar çok az uygulanıyor.? Cevap: Yine çevremizdeki eşyaların ve yapıların aynısını yapma eğilimi. Yani ''Ev veya bahçe yapacaksan illa ki dikdörtgen yapacaksın.'' Çünkü dünyadaki gidişat böyle ; ''arazinde bazı yerler boşa çıkar, atıl alan olur.'' gibi… Bu şekilde kendini sınırlayarak düşünenlerde kendi içlerinde bütüncül düşünüyorlar. Ama nedense bu yapılara bakıldığında insana huzur vermiyor. Her şey dip dibe, sıkışık ve köşeli görünüyor. Ahengin ritmin dersini alan günümüz mühendis ve mimarlarına ve geçmişteki önemli isimlere bu iş bırakılmıyor. Her zamanki gibi parası olan konuşuyor ve konduruyor bir konut. Demek ki tasarım olgusunu içselleştirmek için tabandan ve küçük yaştan bir toplu bir hareket gerekiyor.
Eski İş Tekniği Dersinde iş ve işlem basamakları hazır olan hep aynı süs eşyalarını yapardık. Teknoloji ve Tasarım Dersi ile bu durum değiştirildi. Bizim ve öğrencilerimizin kendi fikirleri, planları, buluşları ön plana çıktı. Gerçekten özgün projeler üretebilenler ile basmakalıp hazır süs eşyası üretenlerin arasında hiç mi fark yok? Bir bakalım bu farka: Teknoloji ve Tasarım Dersi Diyor ki ; ''Biz senin ve öğrencilerinin fikirlerine, planlarına, tasarımlarına, buluşlarına önem veriyoruz, seni değerli görüyoruz. Bunun içinde bu derste size merak ettiğiniz, hayal ettiğiniz, önemli bir ihtiyacınızı karşılayacak ve geleceğinizi şekillendirecek projeler yapmanız için fırsat veriyoruz'' İş Teknik Dersi Diyor ki; ''Senin fikirlerinin hiç bir önemi yok. Benim verdiğim iş ve işlem basamaklarını uygula duvarına asabileceğin bir süs eşyası yap, hayatı sorgulamadan geleceğini şekillendiremeden süs eşyaları ile mutlu bir hayat yaşa''. Yani hala bu süs eşyaları ile ülkesini kalkındırabileceğini sananları, Öğrenegeldiği bu fikirleri değiştirmek yerine, araştırarak-geliştirerek çalışmak zor geldiği için ders hakkında hala olumsuz görüş bildirenleri, hatta tasarım dersinin kaldırılmasını isteyen kalıplaşmış zihniyetleri orta çağdaki Galileo 'yu öldüren zihniyete benzetiyorum. Bunlar günümüzde insan öldürmese de şevk kırıcı yapıları ile insanların hayal güçlerini yok etmeye çalışıyorlar. Ülkemizin ve insanlığın önündeki en büyük tehlike hala bu zihniyettir.
Madem bu işi kendi kalıplarımızı kıramadığımızdan beceremedik. Artık elimizde galaksileri gösteren teleskoplar, nano boyutları gösteren mikroskoplar var. Bunlar ne diyor bize? Bunlar diyor ki bize; kainatta Yüce Yaratıcı'nın attığı bir imza var ''Altın Oran'' var. Bütüncül bir ''DÜZEN'' var. Bu düzende ''değişkenliği olmayan şekiller'' var. İçeriği boş diye geçiştirilen Teknoloji ve Tasarım Dersi Düzen Kuşağı'nda aslında gerçek hayatın izleri var, kainatın kurucusu BÜYÜK MÜHENDİS'in ürünlerinin şekilsel benzerleri var. Bu bütüncül düzen ne diyor bize? Al bunlarla hayatına yön ver kendini, çevreni ve ülkeni kendi çıkarlarına göre değilde olması gerektiği gibi geliştir. Şimdiye kadar yapadurduğun garabetlere artık bir son ver. Mikro ve makro boyuttaki bu mucizevi tasarımları gören ataistler bile fikrinden döndü. Artık bizimde bunlardan ders çıkarmamızın ve hayatımızda uygulamamızın vakti gelmedi mi?
Tüm bunlardan dolayı bu boş!!! Müfredatı hazırlayanlara çok teşekkür ediyorum. Yaratıcının eserlerini bu açıdan görebilmeme vesile oldukları için, öğrencilerimin ve benim kendi fikrimizi üretebilecek kadar bizi değerli gördükleri için onlara dua ediyorum. Tüm kişisel standartlardan ve kanunlardan ayrılmış ve arınmış, nesnel, bilimsel olan bu tasarım olgusu aslında bir ''AYNA'' gibi gerçekten karşıdakinin kim olduğunu, nasıl bir karakterde olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Bu Mükemmel BÜTÜNCÜL DÜZEN yaptıklarımızla, yapmadıklarımızla, iyi tasarladıklarımızla, kötü tasarladıklarımızla bizim kim olduğumuzu yine bize gösteriyor. Tüm bu araştırmalardan ve tespitlerden sonra tasarımın tüm bilimlerin anası olduğunu savunmuştum. Tüm bu bilim adamlarının özellikle nanoteknoloji ve gen mühendisliği konusundaki nesnel araştırmalarını inkar etmek, kainatın yapı taşını inkar etmek, kendini inkar etmek demektir.
06.12.2013
Daha Güzel Bir Dünya Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Düzen kuşağı sürecinde yapılan tasarımlar özgünlükten taviz vermemek için bir şeye benzetilmez veya bir isim verilmez. Fakat tasarımlar tamamen bitirildikten sonra bu ahenkli ve ritmik yapıların hayatımızın her alanında kullanılabileceği unutulmamalıdır. Mühendislik biliminin temeli olan bu tasarımlar, bir mutfak eşyasından tutunda bir kitaplık, park bahçelerdeki oturak, hatta şehir merkezindeki bir anıt bile olabilir. Örneğin evimize bir kitaplık yaptıracağımızı düşünelim. Tasarımın inceliklerini öğrendiğimiz için artık değişkenliği olmayan şekillerinde olduğu, renk yön ve orana dikkat edilmiş ahenkli, ritimli bir kitaplık modeli çizip, ustalarımızdan bu çizime göre bir kitaplık yapmalarını isteyebiliriz.
Bunu yapmalıyız. Çünkü bu yaptığımız tasarımlar sadece farklı şekiller oluşturarak eğlenmek için değil. Aslında hayatımızın içinde birebir kullanacağımız yüzbinlerce eşya ve yapıların içinde saklı. Bunu yapmalıyız çünkü çevremizdeki çoğu yapılara baktığımızda tekdüze , ergonomiden ve fonksiyonellikten uzak bir görünümde. Örneğin hala babalarımızın annelerimizin de oturduğu elli yıl önceki, hiçte ergonomik olmayan sıralar masalar kullanıyoruz. Sonuç ise ortada bu yüzden her üç kişiden bir kişi bel fıtığı… Yani yapılan bu çalışmaların ''Sağlık'' ile bile direkt ilişkisi var.
Bunu yapmalıyız. Çünkü binalar bahçeler hep dikdörtgen. Her yer sanki dikdörtgen. Dikdörtgen bir kutu içine hapsedilmişiz gibi, ahenksizlik ortada kol geziyor. İster çarpık kentleşme deyin, ister ekonomi deyin, ister muüteahhit böyle uygun gördü deyin. Tüm insanlık oluşturdu bu yapıları. Bazı yapılar gerçekten çok özgün güzel hazırlanmış da olabiliyor. Ama şehrin dokusuyla bütünleşik olmadığı için görüntüyü bu güzel yapılar bile bozabiliyor. Bu manada bir şehir oluşturulurken veya herhangi bir tasarım oluştururken düzen kuşağında yaptığımız gibi bütüncül (holistik) düşünülmelidir.
Bu mühendislik çalışmalarının ekonomide verimlilik ile direkt ilişkisi vardır. Örneğin milattan önce 10500 yıl önce Aşıklıhöyük'te yaşayan insanların yaptığı altıgen bir evin içine girdim, tabi ki hemen öğrencilerimin yaptığı tasarımlar aklıma geldi. Evin içi ağustos un ortasında buz gibiydi. Oradan çıkmak istemedim. Günümüzün modern evleri gibi duvara gömülmüş estetik raflarda vardı. Bu insanların bu altıgen evi yaparken arı peteğinden etkilendikleri düşünülüyor. Ayrıca kış mevsiminde altıgen yapısından dolayı ev , çok güneş aldığı için sıcak oluyor. Doğalgazın, kömürün, klimanın bilmem kaç liraya alındığı bu devirde ısınma problemine güzel bir çözüm.
Burada sorgulamamız gereken nokta şu ; Toplayıcılıktan yeni yeni tarıma geçen bir toplumda böyle bir tasarım uygulanıyor da günümüzde neden bu tasarımlar çok az uygulanıyor.? Cevap: Yine çevremizdeki eşyaların ve yapıların aynısını yapma eğilimi. Yani ''Ev veya bahçe yapacaksan illa ki dikdörtgen yapacaksın.'' Çünkü dünyadaki gidişat böyle ; ''arazinde bazı yerler boşa çıkar, atıl alan olur.'' gibi… Bu şekilde kendini sınırlayarak düşünenlerde kendi içlerinde bütüncül düşünüyorlar. Ama nedense bu yapılara bakıldığında insana huzur vermiyor. Her şey dip dibe, sıkışık ve köşeli görünüyor. Ahengin ritmin dersini alan günümüz mühendis ve mimarlarına ve geçmişteki önemli isimlere bu iş bırakılmıyor. Her zamanki gibi parası olan konuşuyor ve konduruyor bir konut. Demek ki tasarım olgusunu içselleştirmek için tabandan ve küçük yaştan bir toplu bir hareket gerekiyor.
Eski İş Tekniği Dersinde iş ve işlem basamakları hazır olan hep aynı süs eşyalarını yapardık. Teknoloji ve Tasarım Dersi ile bu durum değiştirildi. Bizim ve öğrencilerimizin kendi fikirleri, planları, buluşları ön plana çıktı. Gerçekten özgün projeler üretebilenler ile basmakalıp hazır süs eşyası üretenlerin arasında hiç mi fark yok? Bir bakalım bu farka: Teknoloji ve Tasarım Dersi Diyor ki ; ''Biz senin ve öğrencilerinin fikirlerine, planlarına, tasarımlarına, buluşlarına önem veriyoruz, seni değerli görüyoruz. Bunun içinde bu derste size merak ettiğiniz, hayal ettiğiniz, önemli bir ihtiyacınızı karşılayacak ve geleceğinizi şekillendirecek projeler yapmanız için fırsat veriyoruz'' İş Teknik Dersi Diyor ki; ''Senin fikirlerinin hiç bir önemi yok. Benim verdiğim iş ve işlem basamaklarını uygula duvarına asabileceğin bir süs eşyası yap, hayatı sorgulamadan geleceğini şekillendiremeden süs eşyaları ile mutlu bir hayat yaşa''. Yani hala bu süs eşyaları ile ülkesini kalkındırabileceğini sananları, Öğrenegeldiği bu fikirleri değiştirmek yerine, araştırarak-geliştirerek çalışmak zor geldiği için ders hakkında hala olumsuz görüş bildirenleri, hatta tasarım dersinin kaldırılmasını isteyen kalıplaşmış zihniyetleri orta çağdaki Galileo 'yu öldüren zihniyete benzetiyorum. Bunlar günümüzde insan öldürmese de şevk kırıcı yapıları ile insanların hayal güçlerini yok etmeye çalışıyorlar. Ülkemizin ve insanlığın önündeki en büyük tehlike hala bu zihniyettir.
Madem bu işi kendi kalıplarımızı kıramadığımızdan beceremedik. Artık elimizde galaksileri gösteren teleskoplar, nano boyutları gösteren mikroskoplar var. Bunlar ne diyor bize? Bunlar diyor ki bize; kainatta Yüce Yaratıcı'nın attığı bir imza var ''Altın Oran'' var. Bütüncül bir ''DÜZEN'' var. Bu düzende ''değişkenliği olmayan şekiller'' var. İçeriği boş diye geçiştirilen Teknoloji ve Tasarım Dersi Düzen Kuşağı'nda aslında gerçek hayatın izleri var, kainatın kurucusu BÜYÜK MÜHENDİS'in ürünlerinin şekilsel benzerleri var. Bu bütüncül düzen ne diyor bize? Al bunlarla hayatına yön ver kendini, çevreni ve ülkeni kendi çıkarlarına göre değilde olması gerektiği gibi geliştir. Şimdiye kadar yapadurduğun garabetlere artık bir son ver. Mikro ve makro boyuttaki bu mucizevi tasarımları gören ataistler bile fikrinden döndü. Artık bizimde bunlardan ders çıkarmamızın ve hayatımızda uygulamamızın vakti gelmedi mi?
Tüm bunlardan dolayı bu boş!!! Müfredatı hazırlayanlara çok teşekkür ediyorum. Yaratıcının eserlerini bu açıdan görebilmeme vesile oldukları için, öğrencilerimin ve benim kendi fikrimizi üretebilecek kadar bizi değerli gördükleri için onlara dua ediyorum. Tüm kişisel standartlardan ve kanunlardan ayrılmış ve arınmış, nesnel, bilimsel olan bu tasarım olgusu aslında bir ''AYNA'' gibi gerçekten karşıdakinin kim olduğunu, nasıl bir karakterde olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Bu Mükemmel BÜTÜNCÜL DÜZEN yaptıklarımızla, yapmadıklarımızla, iyi tasarladıklarımızla, kötü tasarladıklarımızla bizim kim olduğumuzu yine bize gösteriyor. Tüm bu araştırmalardan ve tespitlerden sonra tasarımın tüm bilimlerin anası olduğunu savunmuştum. Tüm bu bilim adamlarının özellikle nanoteknoloji ve gen mühendisliği konusundaki nesnel araştırmalarını inkar etmek, kainatın yapı taşını inkar etmek, kendini inkar etmek demektir.
06.12.2013
Daha Güzel Bir Dünya Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
22 - Zihin Sınırlar İçinde Oynar, Yaratıcılık Sınırlar İle Oynar.
''Zihin sınırlar içinde oynar, yaratıcılık sınırlar ile oynar.'' Sözünü açıklayan en güzel formül;
Yaratıcılık = Hayal gücü x Zeka olsa gerek.
‘’Mantık (Zeka) sizi A noktasından B noktasına götürür. Hayal gücü ise her yere.’’ Diyen Albert Einstein aslında Yaratıcılık = Hayal gücü x Zeka formülünde hayal gücünün, yaratıcılığa açılan en büyük kapı olduğunu anlatmaktaydı. Bu kapı geçildiğinde o muhteşem, sonsuz icatların çıkarılabileceği bambaşka bir dünyaya girileceğini biliyordu. Bu yüzden Einstein kendi zamanında dünyada var olan ezberci sisteme karşı hiç çekinmeden ''Hayal gücü, bilgiden önemlidir'' demiştir, birçok icada imza atmıştır ve bir çok kişiye ilham kaynağı olmuştur.
Söz yaratıcılığa geldiğinde yaratıcılık, hayal gücü ve zekanın toplamından çok daha büyüktür. Bunun nedeni yaratıcılığın içinde ''Yapabilme'' , ''Tasarımı Hayata Geçirme'' olgularının var olmasıdır. Artık hayal gücü ve zeka sayesinde zihinde canlandırılan biçimler hayata geçirilmiş, çalışır duruma getirilmiştir. Bu formülü anlayıp uygulayan ülkeler hızla gelişmiş ve çevresini kontrol altına almaya başlamışlar. Bu formül sayesinde de gelişmişliklerini sürdürmektedirler.
Gelişmiş ülkeler bu güçlerini köklü ve kendini yenileyebilen bir eğitim sistemine sahip olmalarına borçludurlar. Geçmiş senelerde okullardaki eğitim-öğretim programlarında zeka daha ön plandaydı ve ülkelerin eğitim- öğretim programları, sınavlar ve okulların dizaynı bu mantığa göre düzenleniyordu. Özellikle son yüzyılda gelişmiş ülkelerin hayal gücünün önemini anlamasından sonra eğitim-öğretim programları ve okullar ezbercilikten kurtarılarak yaparak yaşayarak öğrenmenin gerçekleştirildiği alanlara dönüştürüldü. PISA sınav sorularını incelediğimizde açık uçlu sorularda öğrencinin hayal gücünü kullanarak yaratıcılıklarını geliştirebileceğini görüyoruz.
Bende geçenlerde öğrencilerime Yaratıcılık = Hayal gücü x Zeka türünden bir soru sordum. Soru şuydu: Aşağıdaki 9 noktayı birbirinin devamı 3 çizgi ile birleştiriniz. İstediğiniz kişi ve kaynaktan sınırsız bilgi alabilirsiniz zaman kısıtlaması da yok dememe rağmen ilk günlerde gelen cevaplarda hep iki nokta açıkta kaldı.
Yaratıcılık = Hayal gücü x Zeka olsa gerek.
‘’Mantık (Zeka) sizi A noktasından B noktasına götürür. Hayal gücü ise her yere.’’ Diyen Albert Einstein aslında Yaratıcılık = Hayal gücü x Zeka formülünde hayal gücünün, yaratıcılığa açılan en büyük kapı olduğunu anlatmaktaydı. Bu kapı geçildiğinde o muhteşem, sonsuz icatların çıkarılabileceği bambaşka bir dünyaya girileceğini biliyordu. Bu yüzden Einstein kendi zamanında dünyada var olan ezberci sisteme karşı hiç çekinmeden ''Hayal gücü, bilgiden önemlidir'' demiştir, birçok icada imza atmıştır ve bir çok kişiye ilham kaynağı olmuştur.
Söz yaratıcılığa geldiğinde yaratıcılık, hayal gücü ve zekanın toplamından çok daha büyüktür. Bunun nedeni yaratıcılığın içinde ''Yapabilme'' , ''Tasarımı Hayata Geçirme'' olgularının var olmasıdır. Artık hayal gücü ve zeka sayesinde zihinde canlandırılan biçimler hayata geçirilmiş, çalışır duruma getirilmiştir. Bu formülü anlayıp uygulayan ülkeler hızla gelişmiş ve çevresini kontrol altına almaya başlamışlar. Bu formül sayesinde de gelişmişliklerini sürdürmektedirler.
Gelişmiş ülkeler bu güçlerini köklü ve kendini yenileyebilen bir eğitim sistemine sahip olmalarına borçludurlar. Geçmiş senelerde okullardaki eğitim-öğretim programlarında zeka daha ön plandaydı ve ülkelerin eğitim- öğretim programları, sınavlar ve okulların dizaynı bu mantığa göre düzenleniyordu. Özellikle son yüzyılda gelişmiş ülkelerin hayal gücünün önemini anlamasından sonra eğitim-öğretim programları ve okullar ezbercilikten kurtarılarak yaparak yaşayarak öğrenmenin gerçekleştirildiği alanlara dönüştürüldü. PISA sınav sorularını incelediğimizde açık uçlu sorularda öğrencinin hayal gücünü kullanarak yaratıcılıklarını geliştirebileceğini görüyoruz.
Bende geçenlerde öğrencilerime Yaratıcılık = Hayal gücü x Zeka türünden bir soru sordum. Soru şuydu: Aşağıdaki 9 noktayı birbirinin devamı 3 çizgi ile birleştiriniz. İstediğiniz kişi ve kaynaktan sınırsız bilgi alabilirsiniz zaman kısıtlaması da yok dememe rağmen ilk günlerde gelen cevaplarda hep iki nokta açıkta kaldı.
Ezberci sistemden hala çıkamadığımızdan olsa gerek sorunun cevabı 3. günde geldi. Çünkü Yaratıcılık = Hayal gücü x Zeka formülüne göre sadece kurallar ve zeka değil hayal gücü de kullanılmalıydı. İşte 3. gün sonunda sorunun çözülebilmesi için artık kuralların, sınırların ötesine çıkmak gerektiğini düşünebilen yani yaratıcılığın içine hayal gücü kapısından geçebilen bir öğrencim sorunun çözümünü buldu; noktaların içten değilde dışarıdan da birleştirilebileceğini düşündü. Sınır dışına çıktı.
Albert Einstein'in sözlerinde, 9 nokta sorusunda ve Yaratıcılık = Hayal gücü x Zeka formülünde net bir şekilde de ifade edildiği gibi artık kendi kabuğumuzdan çıkıp gelişmiş ülkeler gibi yeni icatlar, yeni dünya markaları üretebilmek için, dünya ekonomisinde söz sahibi olabilmek için eğitim-öğretim sistemimizin içine yaratıcılığın kapısı olan hayal gücü gerektiren etkinlikleri daha yoğun bir şekilde yansıtmalıyız. Öğrencilerimizin hayal gücünü rahatça hayatın içine yansıtarak yaratıcılıklarını ortaya koyabilecekleri donanımlı düş atölyeleri, hayal atölyeleri, tasarım atölyelerini kurmalıyız.
11.04.2013
Daha Güzel Bir Dünya Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Albert Einstein'in sözlerinde, 9 nokta sorusunda ve Yaratıcılık = Hayal gücü x Zeka formülünde net bir şekilde de ifade edildiği gibi artık kendi kabuğumuzdan çıkıp gelişmiş ülkeler gibi yeni icatlar, yeni dünya markaları üretebilmek için, dünya ekonomisinde söz sahibi olabilmek için eğitim-öğretim sistemimizin içine yaratıcılığın kapısı olan hayal gücü gerektiren etkinlikleri daha yoğun bir şekilde yansıtmalıyız. Öğrencilerimizin hayal gücünü rahatça hayatın içine yansıtarak yaratıcılıklarını ortaya koyabilecekleri donanımlı düş atölyeleri, hayal atölyeleri, tasarım atölyelerini kurmalıyız.
11.04.2013
Daha Güzel Bir Dünya Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
21- Hayat Sınavının Sorularını Çözenler, Sağ Beynini Verimli Kullanan Tasarımcılar Olacak.
2 soru süre 1 sn
Sağ ve sol beynin hız ve kapasitelerini ölçen iki sınav yapalım. Sınavlar tek soru süre 1 saniye. İşte ;
1. Sınav : Gördüğünüz yazının konusu nedir? Cevap: Kimse cevabı veremez çünkü sol beyin sembollerle yani alfabe yada sayılar ile çalışır. Sol beyin alfabedeki harfleri anlamlandırma sürecini 1 saniye gibi kısa bir sürede tamamlayamayacağından herkes bu sınavdan ''Sıfır'' alır.
2. Sınav : Gördüğünüz şeklin konusu nedir? Herkes bu sınavdan ''Yüz'' alır. Çünkü sağ beyin şekillerle çalışır, fotografiktir, yani fotoğraf çeker gibi anlık görüntüyü hemen hafızaya alır. ''Çiçek'' der ve hemen bu simgeyi anlamlandırır.
Bu birer saniyelik iki farklı sınav deneyimi bize sağ beynin ne kadar hızlı, fotoğraf çeker gibi anlık ve akılda kalıcı olduğunun kanıtıdır.
Bu iki sınavın karşılaştırılmasından çıkan sonuç, günümüzün en önemli ve en değerli üç olgusunu ; 1- Hız, 2- Kapasite, 3- Tasarım'ın verimlilik ve yaratıcılık açısından önemini ortaya koyuyor. Sağ beyin fonksiyonlarının günümüzün bu gereklerini karşılayabilecek güçte olduğunu gösteriyor. Bu sonuçlar tüm dünyadaki ''sınav'' ve ''işe alınma'' olgusunu da baştan sona değiştiriyor. Daniel Pink' in araştırması yukarıdaki sonuçları destekler nitelikte olmakta beraber, Einstein'ın ''Hayal gücü, bilgiden önemlidir'' sözüne de yeni bir açılım getirerek, bu sözün daha iyi anlaşılmasını sağlıyor.
SAĞ BEYİNLİLER ÖNE ÇIKIYOR
Beynin sol ve sağ yarıküresi farklı becerileri kontrol ediyor. Ancak teknoloji çağında ağırlıklı olarak sağ beynini kullananlar öne çıkmış durumda. Peki sağ beynini kullananları öne çıkartan özellikler neler...
Sağ beynini kullananlar rasgele, sezgisel, bütünsel, görsel, sentezci, öznel olurken solu ağırlıklı olarak kullananlar ise mantıklı, sıralı, rasyonel, analitik, nesnel ve ayrıntıcı oluyor.
Bu özellikler yüzünden sağı kullananlar estetik, duygu ve yaratıcılık yanı ağır basan kişiler olurken solu kullananlar matematiksel, teknolojik, analitik konulara ilgi duyuyor.
İnsanların önemli bir kısmının ağırlıklı olarak bir yarıyı kullandığı, çok azımızın ikisi arasında bir denge kurduğu ifade ediliyor.
Bilgi çağının, teknolojinin ortaya çıkışı ’sol beyinliler’i öne çıkarırken onların teknik yetenekleri iş dünyasındaki hızlı yükselişlerinin de garantörü olarak karşımıza çıkıyordu.
Ancak Amerikalı yazar Daniel Pink son yıllarda bu alanda önemli bir değişim yaşandığını iddia ediyor:
"A Whole New Mind: Why Right Brainers Will Rule the Future (Tümüyle Yeni bir Zihin: Geleceği Neden Sağ beyinliler Yönetecek)" adlı kitabında iş dünyasında yaşanan ve pek çoğumuzun fark etmediğini iddia ettiği bir değişimi tanımlıyor.
Buna göre sol beyinlileri öne çıkaran bilgi çağı yerini, "kavram çağı"na bırakıyor.
Tıpkı bilgi çağının, endüstri devriminin en değerli ürünü olan ’fiziksel işgücünü’ ortadan kaldırdığı gibi kavram çağı da, sol beyinlilerin önemini azaltacak.
Bu görüşe göre ’kavram çağı’; sanatçıları, yaratıcı insanları iş dünyası pozisyonlarına taşıyacak ve onları etkin, bol kazançlı danışmanlar haline getirecek. Pink, sağ beyinlileri öne çıkaracak bu değişim çoktan başladığını iddia ediyor.
Google, General Electric, Procter&Gamble gibi şirketler sağ beyinlerin peşine düştü bile.
Bu yüzden de beyinlerinin sağ tarafını beslemeyenler pek de uzak olmayan bir gelecekte iş dünyasının dışına itilecek.
SAĞ BEYİN
1. Görsel, imgelere ve desenlere odaklı
2. Sezgisel, duygularla yönetilen
3. Birçok fikri aynı anda algılar
4. Hatırlamak için zihinsel resimler kullanır, yazı ya da illüstrasyonlar sayesinde hatırlar
5. Bilgiyle yanal ilişkiler kurar
6. Önce bütünü sonra detayı görür
7. Organizedir
8. Serbest çağrışım kullanır
9. Bir şeyi neden yaptığını ya da kuralların nedenini bilmek ister
10. Zaman kavramı yoktur
11. Doğru kelimeyi bulmakta zorlanır
12. Objelere dokunarak hissetmeyi sever
13. Öncelik sıralaması yapmakta zorlanır, genelde geç kalır, dürtüleriyle hareket eder
14. Aletleri kullanım kılavuzu okumadan deneyerek keşfeder
15. Sözün içeriğinden çok nasıl söylendiğine dikkat eder
16. Elleriyle konuşur
SOL BEYİN
1. İşitseldir, söz, kelime, sembol ve sayılara odaklı
2. Analitiktir ve mantıkla yönetilir
3. Fikirleri sırayla ve adım adım algılar
4. Hatırlamak için kelime kodları kullanır
5. Yüzleri değil isimleri hatırlar
6. Bilgiden mantıklı çıkarımlar yapar
7. Detaylara odaklanarak bütüne adım adım yürür
8. Bilgiyi organize biçimde kullanır
9. Listeler yapmayı ve planlamayı sever
10. Kurallara, sorgulamadan uymayı sever
11. Zaman kullanımı çok gelişkindir
12. Kelimelerin yazılımını ve matematik formüllerini kolayca ezberler
13. İncelemekten zevk alır
14. Önceden planlar
15. Bir aleti kullanmadan kılavuzunu okur.
Araştırmalardan sonra, ''Kavram Çağı'' trenini kaçırmamak, kendimizi ve ülkemizi geliştirmek için şunları yapmamız gerekiyor.
1- Günümüzün rekabetçi ve kendini hızlı bir şekilde geliştirip değiştiren sisteminde, çalışanların ezbercilikten uzak, çalıştığı kuruma kendinden özgün fikirler, özgün tasarımlar katan, hem sağ hem sol beynini aynı anda verimli kullanabilen insanların olması gerekiyor.
2- Tabi ki ülkemiz şartlarında da bu durumun lehimize değişmesi için bize ezberciliği pompalayan SBS türü sınavların ve dershanelerin kalkması gerekiyor.
3- Öğrencilerimizin girdiği derslerin, tenha ve donanımlı sınıflarda, yaparak yaşayarak öğrenilen etkinliklere dönüştürülmesi, gerekiyor. Dersler ancak bu şekilde öğrenci merkezli hale gelebilir.
4- Öğrencilerimizin gelişim süreci kontrol edilerek müdahale edilmeli bu şekilde süreçteki performansı ölçülmeli ve bu performans sınav yerine geçmeli. Bu süreç sonunda da öğrenci kendi yaratıcılığı ile ortaya somut projeler çıkarmalıdır.
Çıkan projeler öğrencinin veya çevresindekilerin önemli bir ihtiyacını karşıladığında öğrenci gerçek hayatla bağlantı kurabilecek ve;
''O da sınav mı? biz öğrendiklerimizle hayat sınavında ayakta kalmak için çözümler arıyoruz.'' diyebileceklerdir. Hayattan kopuk olmayacaklardır.
Tıpkı TEKNOLOJİ ve TASARIM DERSİ' nde yapıldığı gibi...
28.02.2013
Daha Güzel Bir Dünya Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
20 - Holistik Düşünce ve Tasarım
Bütüncü yaklaşım (En:Holistic paradigm), birbiri ile ilintili ve eklemlenmiş birimlerin bir arada değerlendirilmesi ile öznenin niteliğinin kavranabileceğini kabul eden yaklaşım biçimidir.
Holistik düşünce; Var olan her birimin, evrenin bütün bilgilerine sahip bulunduğu gerçeğini açıklar. Evrendeki her şeyin aynı bütünün parçaları olduklarını, birbirlerinden haberdar olarak tek bir sistem şeklinde hareket ettiklerini ve birbirleriyle ilişki, iletişim ve etkileşim içinde bulunduklarını ortaya koyar. Var olan her birim, diğerlerini etkileme, değiştirme ve yönlendirme özelliğine sahiptir. Bu nedenle de, en küçük bir birim bile gereklidir, önemlidir ve değerlidir. ( Aydın Arıtan )
Bütüncül yaklaşımın tabiattaki örneklerine bakacak olursak birim meyve çekirdeği ise bütün ağaçtır. Birim hücre ise bütün canlılardır. Birim atom ise bütün kainattır diyebiliriz.
Tanınmış tasavvuf erbaplarının fikirlerine baktığımızda da bütüncül yapının hakim olduğunu görürüz. Örneğin Hz. Mevlana, Mesnevisinde;
-Ey insan! Sen görünüşte suretinle küçük bir alemsin; ama manen gerçek varlığınla büyük bir alemsin. Görünüşte bir ağacın dalı, meyvenin aslı, temelidir. Çünkü yemiş dalda bulunur. Fakat hakikatta o dal, o meyve için var olmuştur. Görünüşte meyve, ağaçtan meydana geliyor da, hakikatta o ağaç meyve çekirdeğinden doğmuştur. (Mesnevi, IV, 521-524) - Bu durumu açıkça izah etmiştir.
Yine Mesnevide bütüncül düşünce anlayışı ''Fil Neye Benzer'' hikayesi ile ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır;
Eski zamanlarda bir efendi kölelerini sınamak için Hindistan’dan bir fil getirir bu fili ahıra koyar ve ahırında kapılarını pencerelerini kapatarak karanlıklaştırır.
Sonra hayatında hiç fil görmemiş kölelerini sırasıyla file dokundurur.
Sonra kölelerine tek tek sorar: Fil Neye Benzer?
1. Köle filin hortumuna dokunduğu için ‘’fil bir hortumdur.’’ der
2. Köle filin bacaklarına dokunduğu için ‘’fil bir sütundur.’’ der
3. Köle filin kulağına dokunduğu için ‘’fil bir yelpazedir.’’ der
Fikirlerinde ayrılığa düştükleri için köleler kavgaya başlarlar. Herkes benim dediğim doğru demeye başlar.
Daha sonra efendileri onları uyarır: ‘’ Bırakın kavgayı aslında hepinizin dediği doğru bunlar filin parçaları’’ der ve ahırın pencerelerini açar.
Ahırın pencereleri açıldığında birde bakarlar ki fil bu parçalardan oluşan bambaşka bir şey. Birbirlerini kırdıkları için kavga ettikleri için kendilerinden utanırlar ve birbirlerine özür dilerler.
İnsan çoğu zaman parçaya veya sadece bütüne takılırsa hata yapar. Hz Mevlana dünyada çıkan savaşların da sebebini bu mantığa bağlıyor. İşte herkesin dilinde dolanan ''Haritanın Bütününü Görebilmek'' teriminin açıklaması budur. Bütünü ve parçayı ayrı ayrı aynı anda görebilenler hata yapmazlar. Bu kişiler gerçek ''Alim'' İnsanlardır.
Tasarım, bütüncül düşünce içerisinde en küçük birimi oluşturmaktadır. ''Zihinde canlandırılan biçimler'' düşüncenin insanda sağ beyinde başladığı ilk andır, ilk kıvılcımdır. İnsanlığın tarihi gelişim sürecinde de bu en küçük düşünce birimi (tasarım) kullanılarak insanoğlu diğer bilimleri yani teknolojiyi oluşturmuştur. Bu durumda bütüncül düşünce içerisinde Teknolojinin yeri ''Bütün'' e, Tasarımın yeri ''Birim'' e karşılık gelmektedir.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki ; Birim yani Tasarım hakkıyla anlaşılmadan, bütün yani teknoloji şekillendirilemez. Eğer şekillendirilmeye çalışılırsa insanoğlu kendi sonunu hazırlıyor demektir. Çünkü bütüncül yaklaşıma göre yapılan en küçük, iyi ya da kötü tasarım tüm kainatı etkiler. Günümüz dünyasındaki tasarımlar sonucu çıkan teknolojiye baktığımızda ucube şehirlerin kirlettiği doğa ve bitmeyen savaşlar için bitmeyen silahlar yapıldığını görüyoruz. Tüm bu durumlar değerlendirildiğinde ''Tasarım'' mantığının hala dünya insanları tarafından anlaşılamadığı görülüyor.
Aslında tüm bu olumsuzlukların çözümü, saf yürekli, iyilik duygularını kaybetmemiş, çıkar ilişkisi daha oluşmamış çocuklarımıza ''Tasarım'' yaptırmaktan geçiyor. Düşünelim bu çocukların zihinde canlandıracağı biçimler tamamen dünyamıza yansısaydı neler olurdu? Eminim ki şimdikinden daha yaşanılır olurdu.
Geleceğin gerçek Alim lerini yetiştirmek istiyorsak; Çocuklarımızın ''Tasarım Yetisi'' ne güvenmeliyiz. Onları sadece tümevarım veya sadece tümdengelim çalışmalarının içinde boğmadan, ''Haritanın Bütününü'' yaparak yaşayarak öğrenmelerini sağlayacak ortamlar hazırlamalıyız. İnsanın yaratılışında olan ve çocuk yaşlarda daha yoğun bulunan ''Tasarlama Yetisini'' ortaya çıkararak, kainatı olumlu yönde değiştirmek için fırsat vermek gelecekte yaşanılır bir dünya için şarttır.
24.02.2013
Daha Güzel Bir Dünya Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
19- Atadan Kalma Teknolojiler
Yıl : M.S. 1537
Yer: Budin (Hırvatistan)
Arslan Bey ( Malkoçoğlu Şifalı Arslan Paşa ) ordusu ile birlikte yeni kaleler zapt eden, türk yurdunun gelişmesini sağlayan yeni topraklar kazandıran bir beydir. Yine ordusu ile birlikte yeni topraklar kazanırken onun savaş becerisini ve ordusunun gücünü ve büyüklüğünü gören düşman ordular onunla karşılaşmak istememektedirler. Arslan bey Borsem dağları içindeki Dregley kalesine gelir ve ele geçirmek için kaleyi kuşatır. Arslan bey bu kaleyi daha bir kurşun bile atmadan ele geçirmek istemektedir.
Paşa kaleyi teslim etmeleri için kaleyem elçiler gönderir.
Kale kumandanı kaleyi teslim etmez ve derki:'...Ya ölürüm ya galip gelirim'...
Gelen elçiler kale kumandanının mert bir düşman oldugunu söylerler
Arslan Bey derki: 'Bu kaleyi bir kurşun atmadan alacagım'. Çok gizli bir planı vardı.
Soranlara ''Yerin kulagı var ''. derdi. Hava bozuldugunda planını açıklayacaktı
Ortalığı sis kaplamış bir gün saldırıya başlarlar. Arslan Bey mandalarla topa benzer büyük
bir kütük getirirler. Sonra hava açar. Arslan Bey kaleye yaklaşır ve kaledekilere konuşma yapar.
Kaleyi bir kurşun atmadan almışlardır.
Teslim olan kumandanla erkânına Arslan Bey;
“Korkmayınız. Hayatınız bağışlanmıştır. Biz Vire’yi bozmayız. Gelin, size elli manda ile buraya getirdiğim topu seyrettireyim…” dedi.
Tercüman bunu tekrarlayınca hepsi birbirlerine bakıştılar. Bu müthiş, bu korkunç aleti yakından görmeyi hem merak ediyorlar, hem çekiniyorlardı. Arslan Bey’in arkasına takıldılar. Büyük topa doğru yürüdüler. Yaklaşınca Arslan Bey;
“İşte” dedi, “Sizin böyle topunuz var mı?”
Düşman kumandanı tercümanla cevap verdi:
“Hayır.”
“Niçin yapmıyorsunuz?”
“Bilmiyoruz.”
Genç irisi bir şövalye tercümana bir şeyler sordu. Arslan Bey;
“Ne diyor?” dedi.
“Bey bu topu kaç günde İstanbul’dan buraya getirmiştir, diyor.”
“Sen de ki: İstanbul’dan getirmemiş. Burada bir hafta içinde kendisi yapmış.”
Tercüman bu sözleri söyleyince esirler afallaştılar. Arslan Bey, daha ziyade yaklaşıp elleriyle yoklamalarına, daha yakından görmelerine müsaade ettiğini söyledi. Mağrur kumandan, kahraman asilzadeler, cesur şövalyeler, büyük topun etrafında toplandılar. Bir elini hançerinin elmas sapına dayayan Arslan Bey, öteki eliyle, gülümseyerek pala bıyıklarını büküyor, arkasındaki kâhya, başını kaşıyarak gülmekten katılıyor, tercüman aptallaşıyordu. Yirmi adım uzakta duran mızraklı nöbetçiler de gülüşüyorlardı. Esirler topa elini sürdüler. Deliğini aradılar. Bulamayınca sarardılar. Sonra kızardılar. Birbirlerine bakıştılar. Öyle kaldılar. Kolların, çaprazlayarak yere bakan kale kumandanı titreyerek mırıldandı. Arslan Bey, tercümana baktı;
“Ne diyor?”
“Bu mertlik değil… diyor.”
“Ona sor ki: Henüz bir kere patlamayan bir toptan korkarak, hemen teslim oluvermek mi mertliktir?”
Tercüman sordu.
Kale kumandanı, gözlerini yerden kaldırıp cevap veremedi. Asilzadeler, şövalyeler, birbirlerinin yüzlerine bakmaya cesaret edemediler, ani bir ölüm darbesiyle vurulmuş gibi oldukları yerde donup kaldılar.
Bir güllesiyle kaleyi yıkacak olan bu korkunç top, siyaha boyanmış kocaman bir kütükten başka bir şey değildi!… (Kütük, Ömer Seyfettin)
Gerçek güç, herkesin bilmediğini bilmektir. Herkesin bilmediğini öğrenmeye çalışan atalarımız güç şartlar altında çoğu zaman, çoğu alanda başarılı olmuşlardır.
Dregley kalesinin alınmasından tam bir asır önce Sultan Mehmet Han, İstanbul un fethi için tüm orduyu örgütlerken yaptığı önemli çalışmalardan biri de surları yıkabilecek devasa topların dökülmesi için bizzat kendisinin gece gündüz çalışmasıdır. Bununla da kalmayıp zamanının savaş teknolojilerinde üstün hale gelmek için Macar topçu ustası Urban'ı ülkesine getirdi. Fetih için gerekli şartları önceden hazırladı.
ve 1453 gemiler dağlardan yürütüldü, devasa toplar surları yıktı.
Atadan kalma bu teknolojiyi Arslan Bey, yüz yıl sonra çok zekice kullandı. ve eski Bizans üzerinde oluşan o zamanın ''savaş teknolojisi korkusu'' ndan yararlanarak kaleyi fethetti.
18. yüzyıldan sonra bilimsel çalışmalara önem veren, teknolojide dolayısı ile de savaş teknolojilerinde üstünlüğü ele geçiren Avrupa savaş altyapısını oluşturduktan sonra Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak için harekete geçti. Kendisine bir çok sömürge topluluklar oluşturdu. 1915 Çanakkale savaşında bu durumu kullandı. Kısıtlı savaş teknolojileri ile karşı koyduğumuz bu şavaşı İman Gücümüz sayesinde atlatabildik.
Bu zamanın ''savaş teknolojisi korkusu'' 21. yüzyılın yeni kölelik sistemidir. 1945 te Japonyaya atılan atom bombasından sonra bu durum en üst safhaya çıkmıştır. Bu kölelik sistemine dur diyebilecek Teknoloji ve Tasarım dersindeki ''İnovasyon'' mantığıdır. İnovasyon mantığını kendi ülkesinde içselleştiren bir halk hiçbir zaman atıllığa, tembelliğe, köleliğe izin vermez. Taşıma suyla değirmenin dönmeyeceğini bilir bunun içinde kendi ayakları üzerinde durabilmek adına kendi tasarımlarını markalarını oluşturabilmek için canla başla çalışır.
Yani babayiğitlik yapacaksak kendi ürettiğimiz yeni teknolojilerle babayiğitlik yapmalıyız. Başka ülkelerin teknolojik markalarını ülkemizde üretmek taşeronluktan başka birşey değildir ve bildiğiniz gibi en zor durumlarda kendi teknolojilerini siz kendi ülkenizde üretseniz bile kullandırmazlar ve bu şekilde susturmaya, asimile etmeye ve ambargo koymaya çalışırlar.
Sonuçta görüyoruz ki merakın, hayalin, inovasyonun yani tasarımın olmadığı yerde ilim, pılını pırtısını, tasını tarağını almış gitmiş. Kendisini benimsemeyen toplulukları kendi yokluğu ile cezalandırmış, çoğunu yok etmiş veya esaret altında bırakmış Kendisine önem veren ve kendisini iyi ağırlayan toplumlarda kalıcı olmuş ve o toplumları ihya etmiştir.
14.02.2013
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Yer: Budin (Hırvatistan)
Arslan Bey ( Malkoçoğlu Şifalı Arslan Paşa ) ordusu ile birlikte yeni kaleler zapt eden, türk yurdunun gelişmesini sağlayan yeni topraklar kazandıran bir beydir. Yine ordusu ile birlikte yeni topraklar kazanırken onun savaş becerisini ve ordusunun gücünü ve büyüklüğünü gören düşman ordular onunla karşılaşmak istememektedirler. Arslan bey Borsem dağları içindeki Dregley kalesine gelir ve ele geçirmek için kaleyi kuşatır. Arslan bey bu kaleyi daha bir kurşun bile atmadan ele geçirmek istemektedir.
Paşa kaleyi teslim etmeleri için kaleyem elçiler gönderir.
Kale kumandanı kaleyi teslim etmez ve derki:'...Ya ölürüm ya galip gelirim'...
Gelen elçiler kale kumandanının mert bir düşman oldugunu söylerler
Arslan Bey derki: 'Bu kaleyi bir kurşun atmadan alacagım'. Çok gizli bir planı vardı.
Soranlara ''Yerin kulagı var ''. derdi. Hava bozuldugunda planını açıklayacaktı
Ortalığı sis kaplamış bir gün saldırıya başlarlar. Arslan Bey mandalarla topa benzer büyük
bir kütük getirirler. Sonra hava açar. Arslan Bey kaleye yaklaşır ve kaledekilere konuşma yapar.
Kaleyi bir kurşun atmadan almışlardır.
Teslim olan kumandanla erkânına Arslan Bey;
“Korkmayınız. Hayatınız bağışlanmıştır. Biz Vire’yi bozmayız. Gelin, size elli manda ile buraya getirdiğim topu seyrettireyim…” dedi.
Tercüman bunu tekrarlayınca hepsi birbirlerine bakıştılar. Bu müthiş, bu korkunç aleti yakından görmeyi hem merak ediyorlar, hem çekiniyorlardı. Arslan Bey’in arkasına takıldılar. Büyük topa doğru yürüdüler. Yaklaşınca Arslan Bey;
“İşte” dedi, “Sizin böyle topunuz var mı?”
Düşman kumandanı tercümanla cevap verdi:
“Hayır.”
“Niçin yapmıyorsunuz?”
“Bilmiyoruz.”
Genç irisi bir şövalye tercümana bir şeyler sordu. Arslan Bey;
“Ne diyor?” dedi.
“Bey bu topu kaç günde İstanbul’dan buraya getirmiştir, diyor.”
“Sen de ki: İstanbul’dan getirmemiş. Burada bir hafta içinde kendisi yapmış.”
Tercüman bu sözleri söyleyince esirler afallaştılar. Arslan Bey, daha ziyade yaklaşıp elleriyle yoklamalarına, daha yakından görmelerine müsaade ettiğini söyledi. Mağrur kumandan, kahraman asilzadeler, cesur şövalyeler, büyük topun etrafında toplandılar. Bir elini hançerinin elmas sapına dayayan Arslan Bey, öteki eliyle, gülümseyerek pala bıyıklarını büküyor, arkasındaki kâhya, başını kaşıyarak gülmekten katılıyor, tercüman aptallaşıyordu. Yirmi adım uzakta duran mızraklı nöbetçiler de gülüşüyorlardı. Esirler topa elini sürdüler. Deliğini aradılar. Bulamayınca sarardılar. Sonra kızardılar. Birbirlerine bakıştılar. Öyle kaldılar. Kolların, çaprazlayarak yere bakan kale kumandanı titreyerek mırıldandı. Arslan Bey, tercümana baktı;
“Ne diyor?”
“Bu mertlik değil… diyor.”
“Ona sor ki: Henüz bir kere patlamayan bir toptan korkarak, hemen teslim oluvermek mi mertliktir?”
Tercüman sordu.
Kale kumandanı, gözlerini yerden kaldırıp cevap veremedi. Asilzadeler, şövalyeler, birbirlerinin yüzlerine bakmaya cesaret edemediler, ani bir ölüm darbesiyle vurulmuş gibi oldukları yerde donup kaldılar.
Bir güllesiyle kaleyi yıkacak olan bu korkunç top, siyaha boyanmış kocaman bir kütükten başka bir şey değildi!… (Kütük, Ömer Seyfettin)
Gerçek güç, herkesin bilmediğini bilmektir. Herkesin bilmediğini öğrenmeye çalışan atalarımız güç şartlar altında çoğu zaman, çoğu alanda başarılı olmuşlardır.
Dregley kalesinin alınmasından tam bir asır önce Sultan Mehmet Han, İstanbul un fethi için tüm orduyu örgütlerken yaptığı önemli çalışmalardan biri de surları yıkabilecek devasa topların dökülmesi için bizzat kendisinin gece gündüz çalışmasıdır. Bununla da kalmayıp zamanının savaş teknolojilerinde üstün hale gelmek için Macar topçu ustası Urban'ı ülkesine getirdi. Fetih için gerekli şartları önceden hazırladı.
ve 1453 gemiler dağlardan yürütüldü, devasa toplar surları yıktı.
Atadan kalma bu teknolojiyi Arslan Bey, yüz yıl sonra çok zekice kullandı. ve eski Bizans üzerinde oluşan o zamanın ''savaş teknolojisi korkusu'' ndan yararlanarak kaleyi fethetti.
18. yüzyıldan sonra bilimsel çalışmalara önem veren, teknolojide dolayısı ile de savaş teknolojilerinde üstünlüğü ele geçiren Avrupa savaş altyapısını oluşturduktan sonra Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak için harekete geçti. Kendisine bir çok sömürge topluluklar oluşturdu. 1915 Çanakkale savaşında bu durumu kullandı. Kısıtlı savaş teknolojileri ile karşı koyduğumuz bu şavaşı İman Gücümüz sayesinde atlatabildik.
Bu zamanın ''savaş teknolojisi korkusu'' 21. yüzyılın yeni kölelik sistemidir. 1945 te Japonyaya atılan atom bombasından sonra bu durum en üst safhaya çıkmıştır. Bu kölelik sistemine dur diyebilecek Teknoloji ve Tasarım dersindeki ''İnovasyon'' mantığıdır. İnovasyon mantığını kendi ülkesinde içselleştiren bir halk hiçbir zaman atıllığa, tembelliğe, köleliğe izin vermez. Taşıma suyla değirmenin dönmeyeceğini bilir bunun içinde kendi ayakları üzerinde durabilmek adına kendi tasarımlarını markalarını oluşturabilmek için canla başla çalışır.
Yani babayiğitlik yapacaksak kendi ürettiğimiz yeni teknolojilerle babayiğitlik yapmalıyız. Başka ülkelerin teknolojik markalarını ülkemizde üretmek taşeronluktan başka birşey değildir ve bildiğiniz gibi en zor durumlarda kendi teknolojilerini siz kendi ülkenizde üretseniz bile kullandırmazlar ve bu şekilde susturmaya, asimile etmeye ve ambargo koymaya çalışırlar.
Sonuçta görüyoruz ki merakın, hayalin, inovasyonun yani tasarımın olmadığı yerde ilim, pılını pırtısını, tasını tarağını almış gitmiş. Kendisini benimsemeyen toplulukları kendi yokluğu ile cezalandırmış, çoğunu yok etmiş veya esaret altında bırakmış Kendisine önem veren ve kendisini iyi ağırlayan toplumlarda kalıcı olmuş ve o toplumları ihya etmiştir.
14.02.2013
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
18- Yeni Teknolojilerin ve Tasarım Ruhunun Okulumuzun Temel Değerlerine Katkısı
2012-2013 Eğitim Öğretim döneminde Teknoloji ve Tasarım Dersinin müfredatı ile birebir paralel olan, Avrupa Birliğinin İtec (Katılımcı Sınıflar İçin Yenilikçi Teknolojiler) projesine gönüllü 12 öğrencimle katılmaya karar verdim.
Gruplarımızı teamup ta oluşturup, ses kayıtlarına başladık, beyin fırtınası yöntemiyle neler yapabileceğimizi bulmaya çalıştık. Çalışmalarımızdan çıkan ürünleri paylaşabilmek için grup blogları ve sınıf sayfasını oluşturduk. ( http://inovasyontt.weebly.com/final.html ) bağlantısında ürünlerimizi yayınladık.
Grup içinde meslektaşlarımızla paylaşımlarda bulunarak birbirimize yardımcı olduk. Gruptaki öğretmen topluluğundan öğrendiğim özellikle sketchup ve prezi yazılımları ile Teknoloji ve Tasarım dersinde proje-tasarım sürecini daha iyi yönetmemde bana yardımcı oldu.
Öğrencilerimizin yabancı olduğu bu programları öğrenmekte başlarda zorluk çektik ama programların öğrenilmesinin çok kolay olması ve sıkça yaptığımız tekrarlarlar ile bunun üstesinden geldik. Özellikle ses kayıtlarında internet bağlantısının yavaş olması bizi zorladı. Bağlantıya daha yakın yerde kayıtlarımızı yaptık. Sınıfların yeniden dizaynı öğrenme hikayesini uygularken çalışmalardaki bazı noktaları eposta ile Mehmet MUHARREMOĞLU’ bey den öğrendim. Yenilikçi bilgisayar programlarını öğrenirken özellikle Adil TUGYAN bey den yardım aldım. Kritik noktalarda çok faydalı oldu. Kendilerine teşekkür ediyorum.
Üç boyutlu modelleme programı Sketchup ‘ ı öğrendikten sonra bu programda yapılan çizimlerin ekran görüntüsünü Access tabanlı Proje-Tasarım Hazırlama Programının çizim bölümüne almayı düşündüm. Çünkü Sketchup programı dersimizdeki çizimlere 3 boyutluluk ve özgün çizim denemeleri açısından çok fayda sağladı. Normalde Lise seviyesinde freehand, autocad gibi üç boyutlu modelleme programları ile yapılacak bu çizimler, Sketchup' ın kullanılışının kolaylığı sayesinde ortaokul sevisesine iTEC projesi ile indirildi. Bu programlarla üç boyutlu, zor çizimleri rahatlıkla yapmayı başarabilen öğrencilerimin motivasyonu gözle görülür bir şekilde arttı. Yeni tasarımlar çizmek için daha da çok heyecanlandılar. İlerleyen yıllarda bu programın patent çalışmalarında alt yaş grubu öğrencilerimizde daha yoğun bir şekilde kullanılabileceğini düşünüyorum.
Öğrenci grup çalışmalarının son çıktılarını gözlemlediğimizde; http://inovasyontt.weebly.com/final.html
1. Buluş grubunun tasarladığı ‘’sensörlü çalışma alanı’’ ürünü okulumuzun temel değerlerinden tasarruflu olma bilinci ile eşleştiği
2. İnovasyon grubunun tasarladığı ‘’ Gürültü Ölçer’’ ürünü temel değerlerimizden derlerimizdeki verimlilik ve öğrencilerimizin başarısının artırılması ile eşleştiği
3. Patent grubunun tasarladığı ‘’Lazer Hakem’’ temel değerlerimizden objektiflik ve güvenlik bilinci ile eşleştiği
4. Arge grubunun tasarladığı ‘’Hava Temizleyici’’ temel değerlerimizden temizlik kalite bilinci ile eşleştiği görülmüştür.
5. Ayrıca çalışmanın bütününde oluşturulan ‘’Altıgen Sınıf’’ tasarımı ise temel değerlerimizden ‘’öğrencilerimiz bütün çalışmalarımızın odak noktasıdır’’ bilincini vererek öğrenmeyi öğrenme olgusunu kolaylaştıran bir öğrenme ortamı çalışmadır. İlk dört çalışmanın geleceğin sınıflarında Altıgen sınıflara dağıtılarak sketchup ta çizildiği son final çıktısı ile ( http://youtu.be/o0TihmmG51M ) okulumuzda iTEC çalışmasını bitirdik.
Saydığımız tüm bu faydalar, okul vizyonumuz ve temel değerlerimiz ile bağdaşmaktadır. Bu manada başarımızı ve motivasyonumuzu artırmıştır.
Öğrendiğimiz yeni teknolojilerin dersimize katkıları şunlar oldu;
-TeamUp ta öğrenci gruplarının ses kayıtlarında ‘’Türkçeyi doğru ve etkili kullanma’’ ‘’Yazılı ve sözlü iletişim’’ yetilerinin daha da geliştiği bu bakımdan dersimin anlaşılabilirliliği arttı.
-Video çekimlerinde ve bu çekimlerin internette paylaşılması öğrenci gruplarının ‘’işbirliği içinde çalışmaya ve üretmeye daha çok motive olmasına ve teknoloji ve tasarım dersini daha çok sahiplenmelerine neden oldu.
-Sketchup ta öğrenci gruplarının 3 boyutlu modellemeler yaparak hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını daha kolay ortaya çıkardıkları, aynı zamanda daha fazla denemeler yapmalarına bundan dolayıda daha fazla özgün tasarımlar çıkmasına sebep oldu.
-Proje ve Tasarım Hazırlama Programında ise öğrenci gruplarının ‘’iş planlaması, tasarım üretim sürecini planlamasını daha etkili bir şekilde yapmalarını, Sağlamıştır.
-Prezi de yapılan özet ise çalışmanın bir bütün şeklinde görülebilmesi açısından önemliydi.
Bu çalışmanın sonunda okul olarak ortak kazanımlarımız şunlar oldu;
1- Teknoloji ve Tasarım Dersinin özünde inovasyon (yenilikçilik) olduğu için, İtec ‘’Sınıfların yeniden dizaynı’’ öğrenme hikayesi müfredatımız ile birebir paraleldi. Özellikle proje ve tasarım hazırlama veritabanı ve sketchup kullanımı ile kurgu kuşağı ile, bu programlarla yapılan tasarımların hayata geçirilmesinden dolayıda yapım kuşağı ile uyum sağladı. Çıkan son ürün olan ‘’Altıgen Sınıf Tasarımı’’ ile de düzen kuşağı ile bağlantı kurduk. Böylece tüm müfredat ile bağlantı kurarak teknoloji kullanımını dersimizde yaygınlaştırdık.
2- Öğrencilerin öğrenme de olayın merkezinde yer alması gerektiğini öğrencilerin yaparak yaşayarak öğrendiğini bu bağlamda öğrencilerin grup etkileşiminin, işbirliğinin birbirine öğretme ve liderlik özelliklerinin açık bir şekilde çıktığı görüldü. Ayrıca projenin arge çalışmalarına katkı sağlamak için yapılan öğrenci çalışmalarında bireysel katkılarının da olduğu gözlenmiştir. Teknoloji ve tasarım dersinde öğrencilerimizin özgün ürünler ortaya çıkarabilmeleri için yaratıcılıklarını ortaya çıkarmaları önemlidir. Bu bağlamda yaratıcılık açısından yeni teknolojileri kullanarak daha fazla ve kaliteli çizimler yapabilmek hem beni hem öğrencilerimi daha çok motive etti. Yaptığımız çalışmaların Ülkemizde ve Avrupa da izleniyor olması motivasyonumuzu daha da artırdı. Yeni projelere katılmaya istekli öğrencilerin sayısının arttığını gözlemledim.
3- Öğrenmenin durağan olmadığını, hayat boyu öğrenme için ‘’Yenilikçi Teknolojileri’’ sınıflarımızda uygulamamız ve değişen teknolojilere adapte olmamız gerektiğini öğrendim. Proje mesleğime karşı bakış açımı olumlu yönde deştirdi. Öğrenme hikayesi materyalleri ve öğrenme hikayesi dersimizi daha yenilikçi teknolojilerle öğrencilerime verebilmemi sağladı. Çalışmanın sonunda Öğrenci gruplarında genel olarak Yazılı ve sözlü iletişim, Yenilikçilik (inovasyon), Analitik düşünme, Karar verme, Yeni teknolojilerden faydalanma, İşbirliği Özgüven; Sorumluluk, Katılımcılık, Saygı, Duyarlılık, Dürüstlük, Objektiflik değerlerinde gözle görülür bir artış olduğunu gözlemledik. Sayılan tüm kazanımların öğrencilerimiz üzerindeki etkisini özgün fikirler üretmekte istekli olmalarından, bu özgün tasarımları üç ay gibi kısa bir süre içerisinde bitirmelerinden, sergi, ürün tanıtım videoları ve röportajlardan kolaylıkla görebiliriz.
Son olarak öğrencilerime ve bana bu fırsatı veren Bakanlık Yenilik ve eğitim teknolojileri genel müdürlüğüne ve iTEC ' te görevli olan tüm çalışanlara teşekkür ediyorum.
26.01.2013
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Gruplarımızı teamup ta oluşturup, ses kayıtlarına başladık, beyin fırtınası yöntemiyle neler yapabileceğimizi bulmaya çalıştık. Çalışmalarımızdan çıkan ürünleri paylaşabilmek için grup blogları ve sınıf sayfasını oluşturduk. ( http://inovasyontt.weebly.com/final.html ) bağlantısında ürünlerimizi yayınladık.
Grup içinde meslektaşlarımızla paylaşımlarda bulunarak birbirimize yardımcı olduk. Gruptaki öğretmen topluluğundan öğrendiğim özellikle sketchup ve prezi yazılımları ile Teknoloji ve Tasarım dersinde proje-tasarım sürecini daha iyi yönetmemde bana yardımcı oldu.
Öğrencilerimizin yabancı olduğu bu programları öğrenmekte başlarda zorluk çektik ama programların öğrenilmesinin çok kolay olması ve sıkça yaptığımız tekrarlarlar ile bunun üstesinden geldik. Özellikle ses kayıtlarında internet bağlantısının yavaş olması bizi zorladı. Bağlantıya daha yakın yerde kayıtlarımızı yaptık. Sınıfların yeniden dizaynı öğrenme hikayesini uygularken çalışmalardaki bazı noktaları eposta ile Mehmet MUHARREMOĞLU’ bey den öğrendim. Yenilikçi bilgisayar programlarını öğrenirken özellikle Adil TUGYAN bey den yardım aldım. Kritik noktalarda çok faydalı oldu. Kendilerine teşekkür ediyorum.
Üç boyutlu modelleme programı Sketchup ‘ ı öğrendikten sonra bu programda yapılan çizimlerin ekran görüntüsünü Access tabanlı Proje-Tasarım Hazırlama Programının çizim bölümüne almayı düşündüm. Çünkü Sketchup programı dersimizdeki çizimlere 3 boyutluluk ve özgün çizim denemeleri açısından çok fayda sağladı. Normalde Lise seviyesinde freehand, autocad gibi üç boyutlu modelleme programları ile yapılacak bu çizimler, Sketchup' ın kullanılışının kolaylığı sayesinde ortaokul sevisesine iTEC projesi ile indirildi. Bu programlarla üç boyutlu, zor çizimleri rahatlıkla yapmayı başarabilen öğrencilerimin motivasyonu gözle görülür bir şekilde arttı. Yeni tasarımlar çizmek için daha da çok heyecanlandılar. İlerleyen yıllarda bu programın patent çalışmalarında alt yaş grubu öğrencilerimizde daha yoğun bir şekilde kullanılabileceğini düşünüyorum.
Öğrenci grup çalışmalarının son çıktılarını gözlemlediğimizde; http://inovasyontt.weebly.com/final.html
1. Buluş grubunun tasarladığı ‘’sensörlü çalışma alanı’’ ürünü okulumuzun temel değerlerinden tasarruflu olma bilinci ile eşleştiği
2. İnovasyon grubunun tasarladığı ‘’ Gürültü Ölçer’’ ürünü temel değerlerimizden derlerimizdeki verimlilik ve öğrencilerimizin başarısının artırılması ile eşleştiği
3. Patent grubunun tasarladığı ‘’Lazer Hakem’’ temel değerlerimizden objektiflik ve güvenlik bilinci ile eşleştiği
4. Arge grubunun tasarladığı ‘’Hava Temizleyici’’ temel değerlerimizden temizlik kalite bilinci ile eşleştiği görülmüştür.
5. Ayrıca çalışmanın bütününde oluşturulan ‘’Altıgen Sınıf’’ tasarımı ise temel değerlerimizden ‘’öğrencilerimiz bütün çalışmalarımızın odak noktasıdır’’ bilincini vererek öğrenmeyi öğrenme olgusunu kolaylaştıran bir öğrenme ortamı çalışmadır. İlk dört çalışmanın geleceğin sınıflarında Altıgen sınıflara dağıtılarak sketchup ta çizildiği son final çıktısı ile ( http://youtu.be/o0TihmmG51M ) okulumuzda iTEC çalışmasını bitirdik.
Saydığımız tüm bu faydalar, okul vizyonumuz ve temel değerlerimiz ile bağdaşmaktadır. Bu manada başarımızı ve motivasyonumuzu artırmıştır.
Öğrendiğimiz yeni teknolojilerin dersimize katkıları şunlar oldu;
-TeamUp ta öğrenci gruplarının ses kayıtlarında ‘’Türkçeyi doğru ve etkili kullanma’’ ‘’Yazılı ve sözlü iletişim’’ yetilerinin daha da geliştiği bu bakımdan dersimin anlaşılabilirliliği arttı.
-Video çekimlerinde ve bu çekimlerin internette paylaşılması öğrenci gruplarının ‘’işbirliği içinde çalışmaya ve üretmeye daha çok motive olmasına ve teknoloji ve tasarım dersini daha çok sahiplenmelerine neden oldu.
-Sketchup ta öğrenci gruplarının 3 boyutlu modellemeler yaparak hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını daha kolay ortaya çıkardıkları, aynı zamanda daha fazla denemeler yapmalarına bundan dolayıda daha fazla özgün tasarımlar çıkmasına sebep oldu.
-Proje ve Tasarım Hazırlama Programında ise öğrenci gruplarının ‘’iş planlaması, tasarım üretim sürecini planlamasını daha etkili bir şekilde yapmalarını, Sağlamıştır.
-Prezi de yapılan özet ise çalışmanın bir bütün şeklinde görülebilmesi açısından önemliydi.
Bu çalışmanın sonunda okul olarak ortak kazanımlarımız şunlar oldu;
1- Teknoloji ve Tasarım Dersinin özünde inovasyon (yenilikçilik) olduğu için, İtec ‘’Sınıfların yeniden dizaynı’’ öğrenme hikayesi müfredatımız ile birebir paraleldi. Özellikle proje ve tasarım hazırlama veritabanı ve sketchup kullanımı ile kurgu kuşağı ile, bu programlarla yapılan tasarımların hayata geçirilmesinden dolayıda yapım kuşağı ile uyum sağladı. Çıkan son ürün olan ‘’Altıgen Sınıf Tasarımı’’ ile de düzen kuşağı ile bağlantı kurduk. Böylece tüm müfredat ile bağlantı kurarak teknoloji kullanımını dersimizde yaygınlaştırdık.
2- Öğrencilerin öğrenme de olayın merkezinde yer alması gerektiğini öğrencilerin yaparak yaşayarak öğrendiğini bu bağlamda öğrencilerin grup etkileşiminin, işbirliğinin birbirine öğretme ve liderlik özelliklerinin açık bir şekilde çıktığı görüldü. Ayrıca projenin arge çalışmalarına katkı sağlamak için yapılan öğrenci çalışmalarında bireysel katkılarının da olduğu gözlenmiştir. Teknoloji ve tasarım dersinde öğrencilerimizin özgün ürünler ortaya çıkarabilmeleri için yaratıcılıklarını ortaya çıkarmaları önemlidir. Bu bağlamda yaratıcılık açısından yeni teknolojileri kullanarak daha fazla ve kaliteli çizimler yapabilmek hem beni hem öğrencilerimi daha çok motive etti. Yaptığımız çalışmaların Ülkemizde ve Avrupa da izleniyor olması motivasyonumuzu daha da artırdı. Yeni projelere katılmaya istekli öğrencilerin sayısının arttığını gözlemledim.
3- Öğrenmenin durağan olmadığını, hayat boyu öğrenme için ‘’Yenilikçi Teknolojileri’’ sınıflarımızda uygulamamız ve değişen teknolojilere adapte olmamız gerektiğini öğrendim. Proje mesleğime karşı bakış açımı olumlu yönde deştirdi. Öğrenme hikayesi materyalleri ve öğrenme hikayesi dersimizi daha yenilikçi teknolojilerle öğrencilerime verebilmemi sağladı. Çalışmanın sonunda Öğrenci gruplarında genel olarak Yazılı ve sözlü iletişim, Yenilikçilik (inovasyon), Analitik düşünme, Karar verme, Yeni teknolojilerden faydalanma, İşbirliği Özgüven; Sorumluluk, Katılımcılık, Saygı, Duyarlılık, Dürüstlük, Objektiflik değerlerinde gözle görülür bir artış olduğunu gözlemledik. Sayılan tüm kazanımların öğrencilerimiz üzerindeki etkisini özgün fikirler üretmekte istekli olmalarından, bu özgün tasarımları üç ay gibi kısa bir süre içerisinde bitirmelerinden, sergi, ürün tanıtım videoları ve röportajlardan kolaylıkla görebiliriz.
Son olarak öğrencilerime ve bana bu fırsatı veren Bakanlık Yenilik ve eğitim teknolojileri genel müdürlüğüne ve iTEC ' te görevli olan tüm çalışanlara teşekkür ediyorum.
26.01.2013
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
17- Bir yedi milyar insanı daha doyurur bu ilim
Hep merak ederdim dünyadaki bu kadar insan ne yer ne içer, üretilen ürünler bu yedi milyar insanın ihtiyacını karşılar mı? diye, taki Japonya da yapılan topraksız tarım denemelerini görünce hayretler içinde kaldım. Düşüncem şu şekilde değişti. ''Bir yedi milyar insanı daha doyurur bu ilim. Açgözlülüğe, kavgaya savaşlara gerek kalmaz. Kıtlıktan ölen insanlar olmaz.''
Gerçektende ( http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=pXpl4rHPE6A#! ) ilgili linkte anlatıldığı gibi Japonlar bir domastes çekirdeğinden tam onüçbin domates elde ediyorlar ve bunu yaparken de hiçbir hormon veya ilaç kullanmıyorlar. Peki bu domates ağacı nasıl bu hale geliyor? Her canlının ''Kendini Gerçekleştirme Güdüsü'' sayesinde yaratılıştan. Bize düşen çevre şartlarını bitkinin kendini gerçekleştirebileceği şekilde geliştirerek değiştirmek o çevrede inovasyon yapmak.
Bitkinin çevresindeki bu inovasyon nasıl yapılır? Bitkiye daha küçükken su ve minarellerini vererek bitkiye büyümesi için uygun ortam var sinyalini gönderilir bu sayede bitki olumsuz çevre şartlarından etkilenmeden tam hız büyüme moduna girmiş olur. Yani kendini gerçekleştirmesi için tüm şartlar sağlanmış olur. Bu buluşundan sonra ''Ben bu sayede inanmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu anladım. Tanrının doğada gizli bu yüksek teknoloji ve dengenin içine gizlenmiş yüzünü hyponica sayesinde çok açık bir şekilde görebiliyorum'' diyen Nozava bey Allah' a olan inancının da arttığını söylüyor.
Bu çalışmalardan sonra kendini gerçekleştirme çabası içinde olan çocuklarımızı, öğrencilerimizi düşündüm. Onları bu bitkinin yerine koydum. Gerçekten kendilerini gerçekleştirebilmesi için bizler çocuklarımıza okulda ve evde uygun çevre şartlarını oluşturabiliyor muyuz? Teknoloji, tasarım ve inovasyon bakımından uygun öğrenme ortamları oluşturmayı başarabilen Finlandiyayı biliyoruz. Çevre şartlarını ve inovatif öğrenme biçimlerini eğitime uygun bir hale getiren Finlandiya 'nın her sene PISA sınavlarında birinci olduklarını da biliyoruz. Yani daha çok çalışmamız ve üretmemiz gerektiğini biliyoruz.
Ben ve öğrencilerimde iç anadoluda yani kurak bir bölgede yaşayan insanlar olarak yapım kuşağında bu projeye odaklandık. Kendi bölgemizde çıkan volkanik mineraller ve jips minareli ile hazırladığımız topraksız tarım çalışmamız ''Şimdi Düşünme Zamanı Ulusal Sergisi'' ne katıldı. www.inovasyon.weebly.com/haberler.html www.tpe.gov.tr/portal/galeri.jsp?galeri=601&f=8 Bilim adamları İç Anadolu ' nun 20 yıl içinde bir çöl haline geleceğini öngörüyor. Ortada verimli toprak diye bir şey kalmayacak. Teknolojimizi şimdiden bu yöne kaydırırsak;
1- Sudan %85 tasarruf edebileceğimiz
2-İlaçlamanın olmadığı dolayısı ile de toksik hastalıklar ve kanser riskinin azaldığı
3-Çapalamanın olmadığı, yani yabancı otlarla mücadelenin olmadığı,
4- On Kat Verim, Japonların domates ağacı teknolojisini öğrenebilirsek 100 kat daha verimli olduğu
5-Tamamen Organik
6- Balık Akvaryumunun Suyu Kullanılırsa Gübreye de gerek kalmadan
7- Çevreyi kirletici atık yok
Tamamen doğal yaşam döngüsünü yani minyatür bir ekosistemi oluşturup kendi bahçelerimizde kullanabilirsek. 20 yıl sonra şimdinin Afrikası durumuna düşmeyeceğiz. Teknoloji, tasarım ve inovasyon sayesinde ayakta kalacağız.
23.01.2013
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Gerçektende ( http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=pXpl4rHPE6A#! ) ilgili linkte anlatıldığı gibi Japonlar bir domastes çekirdeğinden tam onüçbin domates elde ediyorlar ve bunu yaparken de hiçbir hormon veya ilaç kullanmıyorlar. Peki bu domates ağacı nasıl bu hale geliyor? Her canlının ''Kendini Gerçekleştirme Güdüsü'' sayesinde yaratılıştan. Bize düşen çevre şartlarını bitkinin kendini gerçekleştirebileceği şekilde geliştirerek değiştirmek o çevrede inovasyon yapmak.
Bitkinin çevresindeki bu inovasyon nasıl yapılır? Bitkiye daha küçükken su ve minarellerini vererek bitkiye büyümesi için uygun ortam var sinyalini gönderilir bu sayede bitki olumsuz çevre şartlarından etkilenmeden tam hız büyüme moduna girmiş olur. Yani kendini gerçekleştirmesi için tüm şartlar sağlanmış olur. Bu buluşundan sonra ''Ben bu sayede inanmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu anladım. Tanrının doğada gizli bu yüksek teknoloji ve dengenin içine gizlenmiş yüzünü hyponica sayesinde çok açık bir şekilde görebiliyorum'' diyen Nozava bey Allah' a olan inancının da arttığını söylüyor.
Bu çalışmalardan sonra kendini gerçekleştirme çabası içinde olan çocuklarımızı, öğrencilerimizi düşündüm. Onları bu bitkinin yerine koydum. Gerçekten kendilerini gerçekleştirebilmesi için bizler çocuklarımıza okulda ve evde uygun çevre şartlarını oluşturabiliyor muyuz? Teknoloji, tasarım ve inovasyon bakımından uygun öğrenme ortamları oluşturmayı başarabilen Finlandiyayı biliyoruz. Çevre şartlarını ve inovatif öğrenme biçimlerini eğitime uygun bir hale getiren Finlandiya 'nın her sene PISA sınavlarında birinci olduklarını da biliyoruz. Yani daha çok çalışmamız ve üretmemiz gerektiğini biliyoruz.
Ben ve öğrencilerimde iç anadoluda yani kurak bir bölgede yaşayan insanlar olarak yapım kuşağında bu projeye odaklandık. Kendi bölgemizde çıkan volkanik mineraller ve jips minareli ile hazırladığımız topraksız tarım çalışmamız ''Şimdi Düşünme Zamanı Ulusal Sergisi'' ne katıldı. www.inovasyon.weebly.com/haberler.html www.tpe.gov.tr/portal/galeri.jsp?galeri=601&f=8 Bilim adamları İç Anadolu ' nun 20 yıl içinde bir çöl haline geleceğini öngörüyor. Ortada verimli toprak diye bir şey kalmayacak. Teknolojimizi şimdiden bu yöne kaydırırsak;
1- Sudan %85 tasarruf edebileceğimiz
2-İlaçlamanın olmadığı dolayısı ile de toksik hastalıklar ve kanser riskinin azaldığı
3-Çapalamanın olmadığı, yani yabancı otlarla mücadelenin olmadığı,
4- On Kat Verim, Japonların domates ağacı teknolojisini öğrenebilirsek 100 kat daha verimli olduğu
5-Tamamen Organik
6- Balık Akvaryumunun Suyu Kullanılırsa Gübreye de gerek kalmadan
7- Çevreyi kirletici atık yok
Tamamen doğal yaşam döngüsünü yani minyatür bir ekosistemi oluşturup kendi bahçelerimizde kullanabilirsek. 20 yıl sonra şimdinin Afrikası durumuna düşmeyeceğiz. Teknoloji, tasarım ve inovasyon sayesinde ayakta kalacağız.
23.01.2013
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
16- Sınav Sistemi ve Teknoloji Tasarım (Yoksa ameliyat masasından kalkamayabilirsiniz)
Tek bir cevabı olan sorular bilim insanı yetiştirebilir belki ama buluş insanı asla yetiştirmez. Çoktan seçmeli sorulara dayalı eğitim sistemimizin bizi ezbercilikten başka bir yere götürdüğü yok. Sınavlardaki sorular bize hep şunu empoze ediyor; ''Ne kadar uğraşırsan uğraş bir sorunun cevabı tektir.'' Tek doğru'yu bulan öğrencinin o soru üzerindeki sorgulama, merak, araştırma yetisi soruyu çözdüğünde biter. Bu durum hayal gücümüzü, yaratıcılığımızı kalıplara sokmak demektir.
Oysa açık uçlu sorular yani doğru cevabın birden fazla olduğu sorular ile başlayıp bu sorularla öğrencilerimize gerçek hayatta araştırma fırsatı verebilmek, hayal gücünün o sonsuz kapısını açar. O kapıdan giren bir öğrenci bu yöntemle soruları çözdüğünde ve ''Ben farklı bir çözüm buldum'' dediğinde artık kalıpları kırmış demektir, hür demektir, özgür demektir. İşte buluş insanı ''mucit'' böyle bir ortamda yetişir.
Teknoloji ve Tasarım dersinin tüm kuşaklarında tasarım yaparken ve çevremizdeki sorunlara çare ararken üretilen sorular genelde açık uçludur, farklı çözümleri yaparak yaşayarak bulmaya yöneliktir, pozitiftir, insan beyninin yapısı gibi dallanarak genişler yani doğaldır, doğaçlamadır. Nasıl yapabiliriz? Nasıl oldu? Neden böyle bir değişiklik oldu? Bu sorun hakkında ne düşünüyorsun? Bundan başka neler yapabiliriz? Eğer şöyle yapsaydık neler olurdu? gibi açık uçlu sorular ile kendinin ve çevresinin sorunlarına çözüm bulan ve bunu teknoloji ve tasarım dersinde gerçekleştiren öğrencilerin kendine güven konusunda sorun yaşamadığı, daha girişimci olduğu ve öğrencilik hayatı ile gerçek hayat arasında daha kolay geçiş yaptığı görülmüştür. Öğrencilerdeki şu düşünce; ''öğretmenim bu bilgileri nerede kullanacağız gerçek hayatta kullanılmıyor ki gerçek hayat böyle değil ki'' düşüncesi şu şekilde değişir. ''Şimdiye kadar öğrendiklerimizle ve Teknoloji ve tasarım dersinin özündeki inovasyon teknikleri ile kendi sorunlarımızı, çevremizin sorunlarını daha kolay çözebiliriz böylece daha kaliteli bir hayat yaşayabiliriz.''
Düzen kuşağında, değişkenliği olmayan şekillerle tasarım yaparken binlerce farklı kombinasyonda deneme arama çalışmaları yaparak özgün düzenlemelere ulaşılabilir. Kurgu kuşağında, merak ettiğimiz, hayal ettiğimiz değiştirmeyi ve geliştirmeyi düşündüğümüz konular hakkında projeler üretmeye çalışırken tamamen açık uçlu sorular kullanılır ve çözümleri de yine birden fazladır. Yapım kuşağında bir ihtiyacı karşılamak için üretilen ürünlerin arge çalışmalarında yine açık uçlu sorular kullanılır. Aynı soruna birden fazla ve yaratıcı çözümler bulan öğrenciler üretmenin, yaparak yaşayarak öğrenmenin ve kendi problemlerine çare bularak kendi ayakları üzerinde durabilmenin hazzını yaşar.
''Yaratıcılığı Geliştiren Teknikler'' ile yapılan çalışmalar, tek bir cevaba odaklanmadan hayal gücünün o engin denizinde bize yolculuk yapma fırsatı verir. Örneğin piyasada bulunan bir gece gündüz sensörü ile öğrenci, yemleme makinesi, uyandırma makinesi, Oyun sahalarında hakem, düğmesiz elektronik cihazlar, güvenlik sistemi, sayım makinası gibi onlarca proje üretebilir, hatta faydalı model patenti alarak ekonomiye kazandırabilir. Geçmişte ve halen dünyanın en büyük şirketlerinin başarılarının sırrı, yaratıcılığı geliştiren teknikler benzeri TRIZ, MEGA İNOVASYON gibi teknikleridir. Büyük şirketler bünyesindeki çalışanlarına bu teknikleri özümsetmiştir. Örneğin Volkswagen herkesin kullanabileceği ucuz ve küçük bir araba üretmek istemiş ama ön camlara su püskürten pompayı sığdıramamışlar. Çalışanlarına öğretilen teknikler devreye girdiğinde çok yaratıcı bir çözüm bulunmuş; Volkswagen beetle' in stepnesi ön tarafta olduğundan; kapalı dünya kuralından yola çıkarak pompayı tamamen çıkarmışlar, cama püskürtülecek gücü ise stepneden yani lastikteki hava basıncından sağlamışlar.
Güney Kore 5502. Finlandiya 5482. Hong Kong 5484. Japonya 5475. Yeni Zelanda533 gibi günümüzde eğitimde çalışmalarıyla öne çıkmış ülkenin eğitim sistemini incelediğimizde tamamen inovasyon kaynaklı olduğunu görürüz. Finlandiya da bir öğrenci bir günde üç saat ders görür ve bu kadar az ders görmelerine rağmen dünya genelindeki PİSA gibi sınavlarda ilk sıradadırlar. Türkiyede ki bir öğrenci günde altı saat ders görür ve bu kadar fazla ders görmemize rağmen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı ( Programme for International Student Assessment) da 30 OECD ülkesi arasında 28. sıralardayız. Demek ki girilen ders saatinin artırılması zaten bir işe yaramıyor. Eğitim ortamını ve olanakları artırmak kadar ülkede inovasyon için gerekli kültür altyapısını oluşturarak öğrencilerin eğitim-öğretimlerini dört duvar arasından teknolojik sahalara doğru yöneltmek gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi küçük yaşlardan itibaren öğrencilere mesleki eğitim ve mesleki yönlendirme yapılması gerekiyor.
Yukarıda anlatılanlardan sonra sınav sistemimizi tekrar gözden geçirelim;
Çalışırız çabalarız, ezberleriz, çoktan seçmeli hayatımızın içinde bize empoze edilenler arasından her şeyden yalıtılmış bir hayat içinde en uygunu yine çoktan seçmeli işaretleriz. Ve sonunda üniversiteye giriş sınavı gelir çatar. Yapılan bir araştırmaya göre ülkemizde gelecek endişesinden dolayı üniversite sınavına giren bir öğrencinin kaygı katsayısı, hayati tehlikesi olan, ameliyat masasında yatan bir hastanın kaygı katsayısından tam yedi kat daha fazlaymış. Çok trajikomik bir durum. Sınavlara giren kişilerin çoğu yaşamıştır bu durumu; Heyecan o kadar fazladır ki kalp çarpıntısı anormaldir, dudaklar kurur, her şey bir anda unutulur, sadece kazalarda ve ölümlü olaylarda başımıza gelen ''hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.'' olayı ülkemizde sınavlarda da ortaya çıkar. Oysa inançlarımıza göre bu durumun öbür tarafta meydana gelmesi gerekmiyor muydu? Gerçekte 74 milyon insandan sadece 3 milyon kişi devlet memurudur. Yani bu üniversite sınavına giren kişiler arasından 100 kişiden sadece 4 kişi memur olur. Ülkemizde çoktan seçmeli sınavlarımız gibi devlet memuru olmak da tek seçenektir ve kaygının asıl sebebi budur. Ya olamazsam ne yaparım?
Peki iyi bir üniversite kazanamayıp da memur olamayan %96 lik kısım ne yapar ne eder. Öncelikle kendine güvenini yitirmiştir. Hayata küskündür, çoktan seçmeli soruları ile hayatla başbaşa kalır. Oysa gerçek hayat çoktan seçmeli değildir. Hayatta kendi seçeneğini yaratanlar ayakta kalır. Özel sektörü tanır. Ameliyatın şokunu atlatan, kendiyle barışık çok az kişi özel sektörde iyi yerlere gelir. Ama olması gereken bu mu? Herkesin tek seçeneğiymiş gibi dershane köşelerinde doktorluk, avukatlık polislik için çalışan öğrencilerin çoğunun memurluğa giriş şansı olmadığı halde neden başka seçenekleri denemez? Neden kendi işimin patronu olmak istiyorum diyen çıkmaz? Babamın ürettiği domateslerden on kat daha fazla verim alabileceğim bir sistem kuracağım ve köyümün en çok üreten çiftçisi olacağım diyen olmaz? Neden ülkenin en iyi güreşçisi, müzisyeni, edebiyatçısı, tasarımcısı olacağım diyen az çıkar. Neden? Neden? Neden? Çünkü mesleki yönlendirme ülkemizde verimli bir şekilde yapılamıyor. Çünkü Toplumun tamamına hitap eden TEKNOLOJİ ve TASARIM gibi bir ders hala anlaşılamıyor.
Hazırlanın ameliyat masasına (sınavlara); ya da geleceğimiz için Teknoloji ve Tasarım'ın mantığını öğrenin,
SINAV KAYGISINI YENMEK İÇİN… (7.sınıf Rehberlik Konusu)
Verimli ders çalışma tekniklerini öğrenin: Teknoloji ve Tasarım dersinin yaratıcılığı geliştiren tekniklerini öğrenebilseydik beyin kapasitemizin 4 katına çıkabilecektik. Beynini bu kapasitede kullanan bir öğrencide zaten sınav kaygısı olmazdı...
Kendinize karşı nazik olun, katı olmayın: Teknoloji ve Tasarımın her öğrenciyi kucakladığını bilseydik; Üretenlerin, alın terinin değerini bilenlerin birbirine nazik olduğunu bilirdik. Hazırcılar, hazıra konanlar katı olur.
Bütün Geleceğinizi Bir Sınav İle Özdeşleştirmeyin! Teknoloji ve Tasarımın mantığını anlayabilseydik, Akademik kariyer düşünen kişiler için geçerli olması gereken Üniversiteye giriş sınavının kapısında tüm öğrenciler durmazdı. Hayatımızı devam ettirmek için başka güzel seçeneklerinde olduğunu bilirdik.
Hayal Gücünüzü Pozitif Yönde Kullanın: Teknoloji ve Tasarımın mantığını anlayabilseydik, Kontrollü hayal gücü teknikleri ile ürettiğimiz projelerin patentlerini alır. Bunları sanayide uygulayarak bizde bilgisayar bizde otomobil üreterek ülkemizin refahını artırabilirdik. Terörü önleyebilirdik.
Rahatlamayı ve Gevşemeyi Öğrenin: Yoksa ameliyat masasından kalkamayabilirsiniz... (Kalkamayabiliriz Türkiye)
16.01.2013
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Oysa açık uçlu sorular yani doğru cevabın birden fazla olduğu sorular ile başlayıp bu sorularla öğrencilerimize gerçek hayatta araştırma fırsatı verebilmek, hayal gücünün o sonsuz kapısını açar. O kapıdan giren bir öğrenci bu yöntemle soruları çözdüğünde ve ''Ben farklı bir çözüm buldum'' dediğinde artık kalıpları kırmış demektir, hür demektir, özgür demektir. İşte buluş insanı ''mucit'' böyle bir ortamda yetişir.
Teknoloji ve Tasarım dersinin tüm kuşaklarında tasarım yaparken ve çevremizdeki sorunlara çare ararken üretilen sorular genelde açık uçludur, farklı çözümleri yaparak yaşayarak bulmaya yöneliktir, pozitiftir, insan beyninin yapısı gibi dallanarak genişler yani doğaldır, doğaçlamadır. Nasıl yapabiliriz? Nasıl oldu? Neden böyle bir değişiklik oldu? Bu sorun hakkında ne düşünüyorsun? Bundan başka neler yapabiliriz? Eğer şöyle yapsaydık neler olurdu? gibi açık uçlu sorular ile kendinin ve çevresinin sorunlarına çözüm bulan ve bunu teknoloji ve tasarım dersinde gerçekleştiren öğrencilerin kendine güven konusunda sorun yaşamadığı, daha girişimci olduğu ve öğrencilik hayatı ile gerçek hayat arasında daha kolay geçiş yaptığı görülmüştür. Öğrencilerdeki şu düşünce; ''öğretmenim bu bilgileri nerede kullanacağız gerçek hayatta kullanılmıyor ki gerçek hayat böyle değil ki'' düşüncesi şu şekilde değişir. ''Şimdiye kadar öğrendiklerimizle ve Teknoloji ve tasarım dersinin özündeki inovasyon teknikleri ile kendi sorunlarımızı, çevremizin sorunlarını daha kolay çözebiliriz böylece daha kaliteli bir hayat yaşayabiliriz.''
Düzen kuşağında, değişkenliği olmayan şekillerle tasarım yaparken binlerce farklı kombinasyonda deneme arama çalışmaları yaparak özgün düzenlemelere ulaşılabilir. Kurgu kuşağında, merak ettiğimiz, hayal ettiğimiz değiştirmeyi ve geliştirmeyi düşündüğümüz konular hakkında projeler üretmeye çalışırken tamamen açık uçlu sorular kullanılır ve çözümleri de yine birden fazladır. Yapım kuşağında bir ihtiyacı karşılamak için üretilen ürünlerin arge çalışmalarında yine açık uçlu sorular kullanılır. Aynı soruna birden fazla ve yaratıcı çözümler bulan öğrenciler üretmenin, yaparak yaşayarak öğrenmenin ve kendi problemlerine çare bularak kendi ayakları üzerinde durabilmenin hazzını yaşar.
''Yaratıcılığı Geliştiren Teknikler'' ile yapılan çalışmalar, tek bir cevaba odaklanmadan hayal gücünün o engin denizinde bize yolculuk yapma fırsatı verir. Örneğin piyasada bulunan bir gece gündüz sensörü ile öğrenci, yemleme makinesi, uyandırma makinesi, Oyun sahalarında hakem, düğmesiz elektronik cihazlar, güvenlik sistemi, sayım makinası gibi onlarca proje üretebilir, hatta faydalı model patenti alarak ekonomiye kazandırabilir. Geçmişte ve halen dünyanın en büyük şirketlerinin başarılarının sırrı, yaratıcılığı geliştiren teknikler benzeri TRIZ, MEGA İNOVASYON gibi teknikleridir. Büyük şirketler bünyesindeki çalışanlarına bu teknikleri özümsetmiştir. Örneğin Volkswagen herkesin kullanabileceği ucuz ve küçük bir araba üretmek istemiş ama ön camlara su püskürten pompayı sığdıramamışlar. Çalışanlarına öğretilen teknikler devreye girdiğinde çok yaratıcı bir çözüm bulunmuş; Volkswagen beetle' in stepnesi ön tarafta olduğundan; kapalı dünya kuralından yola çıkarak pompayı tamamen çıkarmışlar, cama püskürtülecek gücü ise stepneden yani lastikteki hava basıncından sağlamışlar.
Güney Kore 5502. Finlandiya 5482. Hong Kong 5484. Japonya 5475. Yeni Zelanda533 gibi günümüzde eğitimde çalışmalarıyla öne çıkmış ülkenin eğitim sistemini incelediğimizde tamamen inovasyon kaynaklı olduğunu görürüz. Finlandiya da bir öğrenci bir günde üç saat ders görür ve bu kadar az ders görmelerine rağmen dünya genelindeki PİSA gibi sınavlarda ilk sıradadırlar. Türkiyede ki bir öğrenci günde altı saat ders görür ve bu kadar fazla ders görmemize rağmen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı ( Programme for International Student Assessment) da 30 OECD ülkesi arasında 28. sıralardayız. Demek ki girilen ders saatinin artırılması zaten bir işe yaramıyor. Eğitim ortamını ve olanakları artırmak kadar ülkede inovasyon için gerekli kültür altyapısını oluşturarak öğrencilerin eğitim-öğretimlerini dört duvar arasından teknolojik sahalara doğru yöneltmek gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi küçük yaşlardan itibaren öğrencilere mesleki eğitim ve mesleki yönlendirme yapılması gerekiyor.
Yukarıda anlatılanlardan sonra sınav sistemimizi tekrar gözden geçirelim;
Çalışırız çabalarız, ezberleriz, çoktan seçmeli hayatımızın içinde bize empoze edilenler arasından her şeyden yalıtılmış bir hayat içinde en uygunu yine çoktan seçmeli işaretleriz. Ve sonunda üniversiteye giriş sınavı gelir çatar. Yapılan bir araştırmaya göre ülkemizde gelecek endişesinden dolayı üniversite sınavına giren bir öğrencinin kaygı katsayısı, hayati tehlikesi olan, ameliyat masasında yatan bir hastanın kaygı katsayısından tam yedi kat daha fazlaymış. Çok trajikomik bir durum. Sınavlara giren kişilerin çoğu yaşamıştır bu durumu; Heyecan o kadar fazladır ki kalp çarpıntısı anormaldir, dudaklar kurur, her şey bir anda unutulur, sadece kazalarda ve ölümlü olaylarda başımıza gelen ''hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.'' olayı ülkemizde sınavlarda da ortaya çıkar. Oysa inançlarımıza göre bu durumun öbür tarafta meydana gelmesi gerekmiyor muydu? Gerçekte 74 milyon insandan sadece 3 milyon kişi devlet memurudur. Yani bu üniversite sınavına giren kişiler arasından 100 kişiden sadece 4 kişi memur olur. Ülkemizde çoktan seçmeli sınavlarımız gibi devlet memuru olmak da tek seçenektir ve kaygının asıl sebebi budur. Ya olamazsam ne yaparım?
Peki iyi bir üniversite kazanamayıp da memur olamayan %96 lik kısım ne yapar ne eder. Öncelikle kendine güvenini yitirmiştir. Hayata küskündür, çoktan seçmeli soruları ile hayatla başbaşa kalır. Oysa gerçek hayat çoktan seçmeli değildir. Hayatta kendi seçeneğini yaratanlar ayakta kalır. Özel sektörü tanır. Ameliyatın şokunu atlatan, kendiyle barışık çok az kişi özel sektörde iyi yerlere gelir. Ama olması gereken bu mu? Herkesin tek seçeneğiymiş gibi dershane köşelerinde doktorluk, avukatlık polislik için çalışan öğrencilerin çoğunun memurluğa giriş şansı olmadığı halde neden başka seçenekleri denemez? Neden kendi işimin patronu olmak istiyorum diyen çıkmaz? Babamın ürettiği domateslerden on kat daha fazla verim alabileceğim bir sistem kuracağım ve köyümün en çok üreten çiftçisi olacağım diyen olmaz? Neden ülkenin en iyi güreşçisi, müzisyeni, edebiyatçısı, tasarımcısı olacağım diyen az çıkar. Neden? Neden? Neden? Çünkü mesleki yönlendirme ülkemizde verimli bir şekilde yapılamıyor. Çünkü Toplumun tamamına hitap eden TEKNOLOJİ ve TASARIM gibi bir ders hala anlaşılamıyor.
Hazırlanın ameliyat masasına (sınavlara); ya da geleceğimiz için Teknoloji ve Tasarım'ın mantığını öğrenin,
SINAV KAYGISINI YENMEK İÇİN… (7.sınıf Rehberlik Konusu)
Verimli ders çalışma tekniklerini öğrenin: Teknoloji ve Tasarım dersinin yaratıcılığı geliştiren tekniklerini öğrenebilseydik beyin kapasitemizin 4 katına çıkabilecektik. Beynini bu kapasitede kullanan bir öğrencide zaten sınav kaygısı olmazdı...
Kendinize karşı nazik olun, katı olmayın: Teknoloji ve Tasarımın her öğrenciyi kucakladığını bilseydik; Üretenlerin, alın terinin değerini bilenlerin birbirine nazik olduğunu bilirdik. Hazırcılar, hazıra konanlar katı olur.
Bütün Geleceğinizi Bir Sınav İle Özdeşleştirmeyin! Teknoloji ve Tasarımın mantığını anlayabilseydik, Akademik kariyer düşünen kişiler için geçerli olması gereken Üniversiteye giriş sınavının kapısında tüm öğrenciler durmazdı. Hayatımızı devam ettirmek için başka güzel seçeneklerinde olduğunu bilirdik.
Hayal Gücünüzü Pozitif Yönde Kullanın: Teknoloji ve Tasarımın mantığını anlayabilseydik, Kontrollü hayal gücü teknikleri ile ürettiğimiz projelerin patentlerini alır. Bunları sanayide uygulayarak bizde bilgisayar bizde otomobil üreterek ülkemizin refahını artırabilirdik. Terörü önleyebilirdik.
Rahatlamayı ve Gevşemeyi Öğrenin: Yoksa ameliyat masasından kalkamayabilirsiniz... (Kalkamayabiliriz Türkiye)
16.01.2013
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
15- Tüm Bilimlerin Kaynağının ''Tasarım'' Olduğunun İspatı
''Tüm bilimlerin anası ''Felsefe'' veya ''Matematik'' tir''. Diyenlerin tezleri çürüdü; yapılan son araştırmalar şu doğrultuda; Sağ beyin ''İlkel Beyin'' olarak isimlendirilmiş ve bebekken en fazla sağ beynimizi kullanıyoruz, çocukken daha az kullanıyoruz, yetişkinliğimizde ve yaşlılığımızda çok daha az kullanıyoruz. Sol beyin yaşımız büyüdükçe daha baskın çıkıyor, daha yoğun bir şekilde kullanılıyor.
Bu durumu herkes bir anaokulu ve ortaokul öğrencisinin şekilleri hafızalarında tutabilme kapasitelerini ölçerek bulabilir. ''Küçükler şekilleri daha zor unuturlar''. Örneğin dört yaşındaki bir çocuk bir ay önce gittiği bir misafirlikte ne yediğini, o evde hangi renkte hangi eşyaların olduğunu, oraya giderken hangi ayakkabısını giydiğini ondört yaşındaki bir ortaokul öğrencisine göre çok daha net hatırlar.
Çocuklar yazıyı öğrendikten sonra şekilleri, nesneleri bir kenara bırakıp sembollerle (1-2-3-a-b-c gibi) öğreniyorlar. Semboller, mantıksal matematiksel zekanın kullanılması için lineer yani bir sıra ve sistemli kurallar dizisi ile öğrencilere öğretiliyor. Bu sayede çocuk okuma yazma ve aritmetik gibi işlemleri yaparak sol beynini daha yoğun kullanmaya ve geliştirmeye başlıyor. Sol beyinle yapılan işlemler belirli sıra ile ve belirli kurallar dahilinde yapıldığı için, bunlar sınavlarda tekrar istendiğinde, büyük bir sorun ortaya çıkıyor: UNUTMA. Sağ beyinde ise belirli kurallar zinciri olmadığı ve ZİHİNDE CANLANDIRDIĞI BİÇİMLERİ olduğu gibi doğal kaydettiği için unutma daha az oluyor.
Bu durumu günümüzün bilgisayar teknolojisi ile daha kolay anlatabiliriz. Bilgisayarlar insan beyninin çalışma prensibine göre yapıldığına göre, bilgisayarlarda insan beynindeki gibi iki önemli parça vardır;
1-Tüm işlemlerin mantıksal bir döngü ile yapıldığı ''işlemci'' İnsan beyninde sol beyin ile aynı görevi yapar.
2- Tüm verilerin depolandığı ''ram bellekler ve sabit sürücüler'' İnsan beyninde sağ beynin görevini yapar. Buradaki işleyişte aynen insan beynindeki gibidir; Bilgisayar işlemcisinin mantıksal ve matematiksel bir işlem yapabilmesinin ön şartı sabit sürücüde ne olduğuna bağlıdır.
Bu insanlık tarihinde de genelde böyle; milattan önce on bin ' ler de ki bir mağara adamının günümüzün insanlarından çok daha az unutkan olduğu tahmin ediliyor. Bunun sebebi de yine yazı yani semboller henüz oluşturulmadığı için o zamanki insanların şekillerle anlaşması mağara duvarlarına çizilen resimlerin, ZİHİNDE CANLANDIRDIĞI BİÇİMLERİN, akılda kalıcılığı artırması sağ beyni daha yoğun bir şekilde çalıştırmasından dolayıdır.
Bu bilgilerden sonra Fhilosophia ''Felsefe'' nin terimsel anlamına baktığımızda karşımıza ''bilgelik sevgisi'' çıkıyor. Tasarım terimsel anlamı ile ''zihinde canlandırılan şekil'' ile karşılaştırdığımızda durum açıkça görülüyor ki ORTADA BİLGİNİN VAR OLABİLMESİ İÇİN önce ZİHİNDE CANLANDIRILMASI VE ÜRETİLMESİ gerekiyor. Burada vahiy ile gelen bilgiyi ayrı tutuyoruz. Bu durum bize tüm öğrenme olaylarının ve oluşturulan bilimlerin TASARIM güdüsü ile yani sağ beyin aktivitesi ile başladığını daha sonra işin içine mantıksal matematiksel çalışan sol beynin bu işe katıldığını gösteriyor.
Felsefeyi en geniş anlamda ''Düşünme'' diye tanımlayacak olsak bile yukarıda anlattığımız; çocukların hafızalarının daha güçlü olması, geçmiş devirdeki insanların daha yoğun sağ beyinlerini kullanmaları, insanoğlunun hayatı ilk sağ beyin ile algılamaya başlaması yine TASARIM ' ı öne çıkarıyor. Ayrıca bilgisayar işlemcisinin mantıksal ve matematiksel bir işlem yapabilmesinin ön şartının sabit sürücüde ne olduğuna bağlı olması kuralından dolayı rahatlıkla TASARIM 'ın Tüm bilimlerin anası olduğunu bilimsel bir şekilde ilan ediyoruz.
Burada sağ beyin, sol beyinden üstündür veya tasarım, felsefeden üstündür gibi kıyaslamalar yapmıyoruz. Hepsinin yeri ve önemi farklıdır ama yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi en baş zihinsel aktivitelerde zihnin kullanımında verimlilik bakımından da TASARIM bariz bir şekilde öne çıkıyor. Çünkü bir kişi Tasarım yaptığında yani ''Zihinde canlandırdığı biçimi üretmeye çalıştığında'' hem sağ beyni hem sol beyni aynı anda kullanarak hayallerini kontrol altına alabildiği için kapasitesinin dört katına çıkıyor.
04.01.2013
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Bu durumu herkes bir anaokulu ve ortaokul öğrencisinin şekilleri hafızalarında tutabilme kapasitelerini ölçerek bulabilir. ''Küçükler şekilleri daha zor unuturlar''. Örneğin dört yaşındaki bir çocuk bir ay önce gittiği bir misafirlikte ne yediğini, o evde hangi renkte hangi eşyaların olduğunu, oraya giderken hangi ayakkabısını giydiğini ondört yaşındaki bir ortaokul öğrencisine göre çok daha net hatırlar.
Çocuklar yazıyı öğrendikten sonra şekilleri, nesneleri bir kenara bırakıp sembollerle (1-2-3-a-b-c gibi) öğreniyorlar. Semboller, mantıksal matematiksel zekanın kullanılması için lineer yani bir sıra ve sistemli kurallar dizisi ile öğrencilere öğretiliyor. Bu sayede çocuk okuma yazma ve aritmetik gibi işlemleri yaparak sol beynini daha yoğun kullanmaya ve geliştirmeye başlıyor. Sol beyinle yapılan işlemler belirli sıra ile ve belirli kurallar dahilinde yapıldığı için, bunlar sınavlarda tekrar istendiğinde, büyük bir sorun ortaya çıkıyor: UNUTMA. Sağ beyinde ise belirli kurallar zinciri olmadığı ve ZİHİNDE CANLANDIRDIĞI BİÇİMLERİ olduğu gibi doğal kaydettiği için unutma daha az oluyor.
Bu durumu günümüzün bilgisayar teknolojisi ile daha kolay anlatabiliriz. Bilgisayarlar insan beyninin çalışma prensibine göre yapıldığına göre, bilgisayarlarda insan beynindeki gibi iki önemli parça vardır;
1-Tüm işlemlerin mantıksal bir döngü ile yapıldığı ''işlemci'' İnsan beyninde sol beyin ile aynı görevi yapar.
2- Tüm verilerin depolandığı ''ram bellekler ve sabit sürücüler'' İnsan beyninde sağ beynin görevini yapar. Buradaki işleyişte aynen insan beynindeki gibidir; Bilgisayar işlemcisinin mantıksal ve matematiksel bir işlem yapabilmesinin ön şartı sabit sürücüde ne olduğuna bağlıdır.
Bu insanlık tarihinde de genelde böyle; milattan önce on bin ' ler de ki bir mağara adamının günümüzün insanlarından çok daha az unutkan olduğu tahmin ediliyor. Bunun sebebi de yine yazı yani semboller henüz oluşturulmadığı için o zamanki insanların şekillerle anlaşması mağara duvarlarına çizilen resimlerin, ZİHİNDE CANLANDIRDIĞI BİÇİMLERİN, akılda kalıcılığı artırması sağ beyni daha yoğun bir şekilde çalıştırmasından dolayıdır.
Bu bilgilerden sonra Fhilosophia ''Felsefe'' nin terimsel anlamına baktığımızda karşımıza ''bilgelik sevgisi'' çıkıyor. Tasarım terimsel anlamı ile ''zihinde canlandırılan şekil'' ile karşılaştırdığımızda durum açıkça görülüyor ki ORTADA BİLGİNİN VAR OLABİLMESİ İÇİN önce ZİHİNDE CANLANDIRILMASI VE ÜRETİLMESİ gerekiyor. Burada vahiy ile gelen bilgiyi ayrı tutuyoruz. Bu durum bize tüm öğrenme olaylarının ve oluşturulan bilimlerin TASARIM güdüsü ile yani sağ beyin aktivitesi ile başladığını daha sonra işin içine mantıksal matematiksel çalışan sol beynin bu işe katıldığını gösteriyor.
Felsefeyi en geniş anlamda ''Düşünme'' diye tanımlayacak olsak bile yukarıda anlattığımız; çocukların hafızalarının daha güçlü olması, geçmiş devirdeki insanların daha yoğun sağ beyinlerini kullanmaları, insanoğlunun hayatı ilk sağ beyin ile algılamaya başlaması yine TASARIM ' ı öne çıkarıyor. Ayrıca bilgisayar işlemcisinin mantıksal ve matematiksel bir işlem yapabilmesinin ön şartının sabit sürücüde ne olduğuna bağlı olması kuralından dolayı rahatlıkla TASARIM 'ın Tüm bilimlerin anası olduğunu bilimsel bir şekilde ilan ediyoruz.
Burada sağ beyin, sol beyinden üstündür veya tasarım, felsefeden üstündür gibi kıyaslamalar yapmıyoruz. Hepsinin yeri ve önemi farklıdır ama yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi en baş zihinsel aktivitelerde zihnin kullanımında verimlilik bakımından da TASARIM bariz bir şekilde öne çıkıyor. Çünkü bir kişi Tasarım yaptığında yani ''Zihinde canlandırdığı biçimi üretmeye çalıştığında'' hem sağ beyni hem sol beyni aynı anda kullanarak hayallerini kontrol altına alabildiği için kapasitesinin dört katına çıkıyor.
04.01.2013
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
14- Tarihte İnovasyon
İnovasyon süreci, bilginin ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürülmesi olarak tanımlanır. İnovasyon bir süreç olduğuna göre insanlığın var oluşundan beri inovasyonun da bir tarihi gelişim süreci vardır. İnsanoğlu gönderildiği dünyaya uyum sağlamak ve kendine göre işlerini kolaylaştırmak için tüm enerjisini harcadı hala da harcıyor. Bu yeteneğine de zeka denildi. İnsanlar beyninde doğuştan kendisine verilen ''zihinde canlandırdığı biçimler'' i hayata geçirme güdüsü ile çevresini geliştirerek değiştirmeye çalıştı. Zekasını hep bu şekilde kullandı.
Tarih boyunca bu zekasını kullanabilmesi için insanoğlunun önüne bir çok fırsatlar geldi. Örneğin avcılık ile beslenen ilk topluluklar, belki de av yapmanın çok zor bir iş olmasından dolayı işlerini kolaylaştırmak için at, koyun, keçi gibi hayvanları evcilleştirmeye çalıştı. Tabi bunların evcilleştirilebilmesi için bir ev gerekti. Öncelikle kendilerine ev yaparak zihinlerindeki mağara veya sığınak formunu geliştirerek değiştirdiler ve çeşitli şekillerde değişik evler yaptılar. Böylece insanoğlu ilk ''Ürün İnovasyonu'' denemelerini gerçekleştirdi ve ilk yerleşik hayata adım attı.
Tabi ki yerleşik hayata adım atmadan önce ateşi buldular. Önceleri ateşi sürtünme gücüyle çok efor sarf ederek çıkarırken daha sonra çakmak taşını bularak daha kolay ateş yakmaya başlamaları, obsidyenden kesici aletleri yapıp bunu daha kesici bir alet yapabilmek için cila kullanmaları, bu kesici aletleri savaşlarda, evcilleştirdikleri hayvanların derilerini yüzmede, tarımda, taş işçiliğinde kullanmaları da bir ''Ürün İnovasyonu'' hatta M.Ö. 10500 lerde Aşıklıhöyük/AKSARAY ' da obsidyenle dünyadaki ilk beyin ameliyatının yapılması hem Ürün inovasyonu hem de Hizmet İnovasyonudur.
İnsanoğlu korunaklı evlere geçtikten sonra yani hayati tehlikeleri azalttıktan sonra çevresini geliştirerek değiştirme olgusuna daha çok önem verdi, daha çok zihin yordu. İşine yarayacak at, sığır, koyun, keçi gibi hayvanları kendi yaşam çevrelerine alıştırarak zamanla onları eğitti, evcilleştirdi. Böylece tarihteki ilk ''Hizmet İnovasyon' larından birisi gerçekleşti. Atlar insanların yüklerini taşıdı, keçiler et, süt, kıyafet yapabilmeleri için yünlerini verdi. Sığırlar tarlalarını sürdü. Bu şekilde insanoğlu çevresini geliştirmeye devam etti.
Milattan sonra özellikle Atalarımızın İslamı kendilerine din olarak seçmelerinden sonra Müslüman Türklerin tasarıma, bilime inovasyona birçok katkıları oldu. Örneğin Aksaray da Selçuklular zamanında ipek yolunun kontrol altında tutulması için ve ülkeye ekonomik gelir sağlaması için yapılan Sultanhanı, Ağzıkarahan, Tepesidelikhan gibi kervansaraylarda ilk sigortacılık başlatılarak çok önemli bir ''Hizmet ve Pazarlama İnovasyonu'' yapılmıştır. Yani bu güzergahtan geçen kervanların canları ve malları Selçuklu hükümdarının koruması altındadır, garantilidir. Bu garanti sayesinde tüccarlar mallarını bu güzergahtan can ve mal endişesi duymadan kolaylıkla geçirebiliyorlardı. Bundan dolayı da yıldan yıla bu kervansaraylar daha fazla kullanıldı.
Bu pazarlama zekası ile Selçuklular ipek yollarını yıllarca kontrolleri altında tutmuşlardır. Yine aynı kervansaraylarda tarihte ilk kez profosyonel lokantacılık ve otelcilik hizmetleri verilerek yine Ürün, Hizmet, Pazarlama ve Organizasyonel İnovasyonları bir bütün halinde yapılmıştır. Bu önemli inovatif hizmetler sonrasında Selçuklu İmparatorluğu, Anodolu Selçuklu ve devamında Osmanlı İmparatorluğu önemli markalar haline gelmiştir. Kervansaraylardan geçen dünya ülkeleri bu zekayı kendi ülkelerine taşımışlardır.
23.12.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Tarih boyunca bu zekasını kullanabilmesi için insanoğlunun önüne bir çok fırsatlar geldi. Örneğin avcılık ile beslenen ilk topluluklar, belki de av yapmanın çok zor bir iş olmasından dolayı işlerini kolaylaştırmak için at, koyun, keçi gibi hayvanları evcilleştirmeye çalıştı. Tabi bunların evcilleştirilebilmesi için bir ev gerekti. Öncelikle kendilerine ev yaparak zihinlerindeki mağara veya sığınak formunu geliştirerek değiştirdiler ve çeşitli şekillerde değişik evler yaptılar. Böylece insanoğlu ilk ''Ürün İnovasyonu'' denemelerini gerçekleştirdi ve ilk yerleşik hayata adım attı.
Tabi ki yerleşik hayata adım atmadan önce ateşi buldular. Önceleri ateşi sürtünme gücüyle çok efor sarf ederek çıkarırken daha sonra çakmak taşını bularak daha kolay ateş yakmaya başlamaları, obsidyenden kesici aletleri yapıp bunu daha kesici bir alet yapabilmek için cila kullanmaları, bu kesici aletleri savaşlarda, evcilleştirdikleri hayvanların derilerini yüzmede, tarımda, taş işçiliğinde kullanmaları da bir ''Ürün İnovasyonu'' hatta M.Ö. 10500 lerde Aşıklıhöyük/AKSARAY ' da obsidyenle dünyadaki ilk beyin ameliyatının yapılması hem Ürün inovasyonu hem de Hizmet İnovasyonudur.
İnsanoğlu korunaklı evlere geçtikten sonra yani hayati tehlikeleri azalttıktan sonra çevresini geliştirerek değiştirme olgusuna daha çok önem verdi, daha çok zihin yordu. İşine yarayacak at, sığır, koyun, keçi gibi hayvanları kendi yaşam çevrelerine alıştırarak zamanla onları eğitti, evcilleştirdi. Böylece tarihteki ilk ''Hizmet İnovasyon' larından birisi gerçekleşti. Atlar insanların yüklerini taşıdı, keçiler et, süt, kıyafet yapabilmeleri için yünlerini verdi. Sığırlar tarlalarını sürdü. Bu şekilde insanoğlu çevresini geliştirmeye devam etti.
Milattan sonra özellikle Atalarımızın İslamı kendilerine din olarak seçmelerinden sonra Müslüman Türklerin tasarıma, bilime inovasyona birçok katkıları oldu. Örneğin Aksaray da Selçuklular zamanında ipek yolunun kontrol altında tutulması için ve ülkeye ekonomik gelir sağlaması için yapılan Sultanhanı, Ağzıkarahan, Tepesidelikhan gibi kervansaraylarda ilk sigortacılık başlatılarak çok önemli bir ''Hizmet ve Pazarlama İnovasyonu'' yapılmıştır. Yani bu güzergahtan geçen kervanların canları ve malları Selçuklu hükümdarının koruması altındadır, garantilidir. Bu garanti sayesinde tüccarlar mallarını bu güzergahtan can ve mal endişesi duymadan kolaylıkla geçirebiliyorlardı. Bundan dolayı da yıldan yıla bu kervansaraylar daha fazla kullanıldı.
Bu pazarlama zekası ile Selçuklular ipek yollarını yıllarca kontrolleri altında tutmuşlardır. Yine aynı kervansaraylarda tarihte ilk kez profosyonel lokantacılık ve otelcilik hizmetleri verilerek yine Ürün, Hizmet, Pazarlama ve Organizasyonel İnovasyonları bir bütün halinde yapılmıştır. Bu önemli inovatif hizmetler sonrasında Selçuklu İmparatorluğu, Anodolu Selçuklu ve devamında Osmanlı İmparatorluğu önemli markalar haline gelmiştir. Kervansaraylardan geçen dünya ülkeleri bu zekayı kendi ülkelerine taşımışlardır.
23.12.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
13- Ve Sağ Beyin Okuma Yazmayı Öğrendi...
Günümüze yaklaştıkça, temel ve uygulamalı bilimlerin verilerinin yaratıcı süreçler içerisinde üretime dönüştürülmesi ile yeni bilimlerin ortaya çıkması, yeni sembollerin ortaya çıkması, sol beynin yükünü iyice artırdı. Semboller bizi branşlaşma ve ezberciliğe itti.
Alanında uzman bir mühendisi düşünün, alanında zamanının en uzmanı ama dünyadaki diğer ilimlerden haberi yok doğal olarak çünkü sistem öyle, parçaya odaklı. Kendi branşı dışındaki bilimlerin kör cahili yani ''İlim Adamı'' değil. Bu şekilde bu sistem dünyada savaşların olmadığı ahenkli bir bütün oluşturamaz ve olayın bütününü gören alim insanlar yetiştiremez. Peki hiç mi yok alim insan olma yolunda ilerleyen çok yönlü olayların, olguların bütününü görebilen var ama az. Örneğin Oktay Sinanoğlu genetik mühendisliği, kimya, matematik gibi birçok bilimlerin yanında Türkçenin sondan eklemeli bir dil olduğu için ilim uygulamalarına en yatkın dil olduğunu ile ilgili kitapları ile ve küçüklükten beri tasavvufa verdiği önem ile çok yönlü ve birleştirici olduğunu bize gösteriyor.
Belkide dünyadaki eğitim bakanlıkları bu durumların üstesinden gelebilmek için kitaplarda görselliğe daha fazla önem vermeye başladı. Yapılandırmacılık, Yaparak Yaşayarak Öğrenme, Öğrenmeyi Öğrenme, Hayat Boyu Öğrenme gibi terimler öne çıktı. Böylece bu süreç içinde öğretim olayının içine sağ beyin de katılacaktı. Belki bu kısmen başarılmıştır. Ama hala branşlaşma ve parçaya odaklanma devam ediyor. Oysa geçmiş senelere bakınca görüyoruz ki; Sağ ve sol beyni aynı anda kullanarak gerektiğinde hem parçaya odaklanabilen hem de bütüncül görebilen birçok alim insanı yine bizim atalarımız yetiştirmiş. Bunu nasıl başarmışlar? Cevap: Kendi tekniklerini geliştirerek. VE SAĞ BEYİN OKUMA YAZMAYI ÖĞRENDİ... (EBCED HESABI). Bu teknikte semboller (sayılar) sağ beynin anlayabileceği şekillere dönüştürülüyor. Sağ beyinde öğrenme faaliyetinin içine aktif bir şekilde katıldığı için insan beyninin kapasitesi dört kat artıyor. En vasat bir öğrenci bile en verimli bir şekilde öğrenebiliyor. Öğrenmenin baş düşmanı unutma ortadan kalkıyor. Ezbercilik son buluyor. İnsanlar çok yönlü düşünmeye, bilgilerden özgün sentezler yapmaya yani olayın bütününe de kolaylıkla odaklanabiliyor. Tüm bunları gerçekleştiren ise sağ beynin TASARIM yani ''zihinde canlandırılan biçim'' aktiviteleri.
İşte Atalarımızın bu tekniği kullandığı alanlar:
-Günlük ihtiyaçlarda ; Özel notlar halinde öğrenme faaliyetlerinde ve ticari ilişkilerde kullanılmıştır. Örneğin alacaklı olan birinin borçlusuna alacağı tutarın harf karşılığını yazarak göndermesi gibi.
-Çocuklara isim verilirken ; Doğum tarihinin isimle belirlenmesinde kullanılmıştır. Çocuğun doğduğu seneyi veren isimler çocuklara verilmiştir.
-Devlet Kayıtlarında ; Devlet kayıtlarında yer alan resmi belgeler, tutanaklar ve tarihler, sayım ve envanter hesapları da bu hesap ile yapılmıştır.
-Tarih Düşürmek İçin ; Bir olayın tarihini verecek kelime veya mısra seçilir ve hesaplandığında o olayın tarihine denk düşmektedir. Bu tarih düşürme sanatı divan edebiyatında kullanılmıştır.
-Birleştirme, Toplumsal Ahenk, Barış
Günümüzde ise Ebced hesabının Türkçeye uyarlanmış farklı bir şeklini oluşturan Melik Duyar, bu teknikle önce kendisi dünya hafıza şampiyonu oluyor. FOTOGRAFİK HAFIZA olarak isimlendirdiği bu teknikte hafızanın alfabesini kuruyor, SAĞ ve SOL beyni aynı anda çalıştırarak iki binden fazla hafıza çivisi ile atıllığa, tembelliğe ve unutkanlığa son veriyor. Bu sayede sağ beynimize okuma yazma öğreterek kapasitemizin dört kat üzerine çıkabiliyoruz. Ebced hesabı gibi bu teknikte, zihinde canlandırdığımız şekillerle hayallerimizi kontrollü bir şekilde yeniden kurgulama ve hayatımıza yararlı hale getirme açısından ve bütünsel görme açısından insanlığın cahil değil, alim olması yolunda büyük önem taşımaktadır.
09.12.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Alanında uzman bir mühendisi düşünün, alanında zamanının en uzmanı ama dünyadaki diğer ilimlerden haberi yok doğal olarak çünkü sistem öyle, parçaya odaklı. Kendi branşı dışındaki bilimlerin kör cahili yani ''İlim Adamı'' değil. Bu şekilde bu sistem dünyada savaşların olmadığı ahenkli bir bütün oluşturamaz ve olayın bütününü gören alim insanlar yetiştiremez. Peki hiç mi yok alim insan olma yolunda ilerleyen çok yönlü olayların, olguların bütününü görebilen var ama az. Örneğin Oktay Sinanoğlu genetik mühendisliği, kimya, matematik gibi birçok bilimlerin yanında Türkçenin sondan eklemeli bir dil olduğu için ilim uygulamalarına en yatkın dil olduğunu ile ilgili kitapları ile ve küçüklükten beri tasavvufa verdiği önem ile çok yönlü ve birleştirici olduğunu bize gösteriyor.
Belkide dünyadaki eğitim bakanlıkları bu durumların üstesinden gelebilmek için kitaplarda görselliğe daha fazla önem vermeye başladı. Yapılandırmacılık, Yaparak Yaşayarak Öğrenme, Öğrenmeyi Öğrenme, Hayat Boyu Öğrenme gibi terimler öne çıktı. Böylece bu süreç içinde öğretim olayının içine sağ beyin de katılacaktı. Belki bu kısmen başarılmıştır. Ama hala branşlaşma ve parçaya odaklanma devam ediyor. Oysa geçmiş senelere bakınca görüyoruz ki; Sağ ve sol beyni aynı anda kullanarak gerektiğinde hem parçaya odaklanabilen hem de bütüncül görebilen birçok alim insanı yine bizim atalarımız yetiştirmiş. Bunu nasıl başarmışlar? Cevap: Kendi tekniklerini geliştirerek. VE SAĞ BEYİN OKUMA YAZMAYI ÖĞRENDİ... (EBCED HESABI). Bu teknikte semboller (sayılar) sağ beynin anlayabileceği şekillere dönüştürülüyor. Sağ beyinde öğrenme faaliyetinin içine aktif bir şekilde katıldığı için insan beyninin kapasitesi dört kat artıyor. En vasat bir öğrenci bile en verimli bir şekilde öğrenebiliyor. Öğrenmenin baş düşmanı unutma ortadan kalkıyor. Ezbercilik son buluyor. İnsanlar çok yönlü düşünmeye, bilgilerden özgün sentezler yapmaya yani olayın bütününe de kolaylıkla odaklanabiliyor. Tüm bunları gerçekleştiren ise sağ beynin TASARIM yani ''zihinde canlandırılan biçim'' aktiviteleri.
İşte Atalarımızın bu tekniği kullandığı alanlar:
-Günlük ihtiyaçlarda ; Özel notlar halinde öğrenme faaliyetlerinde ve ticari ilişkilerde kullanılmıştır. Örneğin alacaklı olan birinin borçlusuna alacağı tutarın harf karşılığını yazarak göndermesi gibi.
-Çocuklara isim verilirken ; Doğum tarihinin isimle belirlenmesinde kullanılmıştır. Çocuğun doğduğu seneyi veren isimler çocuklara verilmiştir.
-Devlet Kayıtlarında ; Devlet kayıtlarında yer alan resmi belgeler, tutanaklar ve tarihler, sayım ve envanter hesapları da bu hesap ile yapılmıştır.
-Tarih Düşürmek İçin ; Bir olayın tarihini verecek kelime veya mısra seçilir ve hesaplandığında o olayın tarihine denk düşmektedir. Bu tarih düşürme sanatı divan edebiyatında kullanılmıştır.
-Birleştirme, Toplumsal Ahenk, Barış
Günümüzde ise Ebced hesabının Türkçeye uyarlanmış farklı bir şeklini oluşturan Melik Duyar, bu teknikle önce kendisi dünya hafıza şampiyonu oluyor. FOTOGRAFİK HAFIZA olarak isimlendirdiği bu teknikte hafızanın alfabesini kuruyor, SAĞ ve SOL beyni aynı anda çalıştırarak iki binden fazla hafıza çivisi ile atıllığa, tembelliğe ve unutkanlığa son veriyor. Bu sayede sağ beynimize okuma yazma öğreterek kapasitemizin dört kat üzerine çıkabiliyoruz. Ebced hesabı gibi bu teknikte, zihinde canlandırdığımız şekillerle hayallerimizi kontrollü bir şekilde yeniden kurgulama ve hayatımıza yararlı hale getirme açısından ve bütünsel görme açısından insanlığın cahil değil, alim olması yolunda büyük önem taşımaktadır.
09.12.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
12- Kurgu Kuşağında ve Hayatta Hayalgücünü Kontrol Etmek, Kurgulamak
''Hayal gücünüzü serbest bırakın çocuklar'' sözü öğrencilerimizi hiç bilmedikleri sık bir ormanda tek başlarına bırakmak gibidir. Bu ortamda birçok çocuk panik olur ve hiç bir şey aklına gelmeyebilir. Öğrenci sıkılır, öğretmen ortaya orjinal bir tasarım çıkmadığı için küplere binebilir. Sormamız gereken soru şudur? Hayal gücünü serbest bırak ama nasıl? Hangi tekniklerle?
İşte bu teknikler öğrenciye ve öğretmene o sık ormanda yol gösterir. Örneğin Dünyadaki çoğu inovasyon tekniklerinde ve ''Problem Çözme Yöntemi Basamağı'' nın özünde Alan Daraltma, Hedef Daraltma Tekniği vardır. Bu konuyu öğrencilerime şu şekilde örneklendiririm. Boş bir odada yakalamaca oynadığınızı düşünün! Yakalayacağınız kişiyi en kolay nasıl yakalarsınız? -Üzerine Koşarım, -Hızlı Koşarım gibi cevapları geldikten sonra -''Köşeye kıstırırım'' can alıcı cevabı gelir. Köşeye kıstırırım yani yakalayacak olan, hedefin alanını daraltarak üzerine gider. Tıpkı dünyadaki gelişmiş inovasyon tekniklerinde (TRİZ) , (MEGA İNOVASYON) ve öğrenme tekniği olan (PROBLEM ÇÖZME YÖNTEMİ)'nde olduğu gibi.
Dünyadaki tüm yaratıcı süreçlerde hayal gücünün serbest bırakılması değil, dağınık hayallerin hedefe kanalize edilmesi, gelişmiş tekniklerle yönlendirilmesi gereği üzerinde ortak bir akıl oluşturulmuştur. Bu konuda insanlığın zihnine kazınan bir çok yanlışlar vardır; örneğin Arşimet suyun kaldırma kuvvetini banyoda keyif yaparken, Newton yerçekimi kanununu bir elma ağacının altında yatarken, dikiş makinasının icadında yine rüyada uyurken bulmuştur. Bu bilim adamları bize tanıtılırken hep bu görseller verildi. Bu ne demek? Yaratıcılık tembellikten gelir. Oysa gerçekte olan nedir? Bu bilim adamları gece gündüz çalışmışlardır, zamanının tüm bilimlerinde üst seviyelere gelmişlerdir, teorilerini geliştirmek için kendi verimli tekniklerini oluşturmuşlar, sistemli bir şekilde çalışmışlardır.
Beyin bir konu üzerine derinlemesine düşünürse bilinçaltı gece gündüz o konu hakkında çözüm bulmaya devam eder. Yapım kuşağının uzun olmasının mantığı da budur. Bir konu üzerine derinlemesine düşünme ve farklı zaman ve yerlerde çözüm üretmeye devam etmesi durumu insan beyninin mükemmel bir organ olduğunun kanıtıdır. Bu durum aynı zamanda çoğu bilim adamlarının da ''Olayın Delisi Olma'' yani kendi beyinlerini kullanmada son aşamada olduğunun bir göstergesidir. Bundan dolayı da bu fikirler kiminde banyoda, kiminde yatarken veya rüyada gelmiştir. Kısaca böyle bilim adamların zaten halihazırda olan birikimlerinin dışa vurumu olarak bu buluşlar çıkmıştır. Ayrıca Einstein'in ''Hayal gücü bilgiden önemlidir'' sözü ; Edison'un ''Dehanın %1'i ilham %99'u alın teridir'' sözü ile dengeli bir şekilde sentez yapılarak düşünülmelidir. Çünkü ''Hayal gücü bilgiden önemlidir'' sözünde de biraz tembellik kokuyor.
Bu bağlamda Teknoloji ve Tasarım dersi kurgu kuşağında yer alan ''Yaratıcılığı geliştiren teknikler'' in öğrencilerin hayal güçlerinin kanalize edilmesinde yani KONTROLLÜ HAYAL GÜCÜ oluşturmalarında kullanımı büyük önem taşımaktadır. Kılavuz kitabımızda yer alan ''Yaratıcılığı Geliştiren Teknikler'' bu görevi kısmen üstleniyor ve yeterli değil. Dünyadaki İnovasyon tekniklerin paralelinde tekniklerin kılavuz kitabımıza konulması şarttır. Örneğin Dünya Hafıza Şampiyonu Melik Duyar beyin Mega İnovasyon setinde hayal gücünü kontrol etmek oldukça basit ve eğlenceli. Dünyada genel geçer bir yöntemle verilmiş olan bu çalışmada; en başta hayal gücünün önündeki engeller ''Kapalı Dünya Kuralı ve Niteliksel Değişim'' çalışmaları ile kaldırılıyor. Daha sonra nasıl matematikte 4 işlem varsa Mega İnovasyon setinde de inovasyon olgusu 4 işlem, birde ''simetriyi bozma'' 5 işlem ile yöntemsel ama yorucu olmayan bir şekilde ilerleyerek sorunları çözüyor. Dağınık hayal gücümüzü yakalamaca oyununda olduğu gibi kıstırıyor ve yakalıyor. Bu sayede inovatif çalışmalar kısa sürede rahatlıkla yapılabiliyor. Kurgu kuşağı çok zevkli geçiyor. Ayrıca kurgu kuşağında bundan dolayı fazla ve kaliteli fikirler ortaya çıktığı için çocuklar yapım kuşağında tasarım geliştirmekte çok zorlanmıyorlar.
Teknoloji tasarım dersinin öğrenciye hayal gücünü yönetme ve inovatif konulara kanalize etme yetisi kazandırması sayesinde altı yıldır görüyoruz ki ; bir çok tasarım yarışmalarında ulusal ve uluslararası dereceler alındı. Sergilerde yapılan projeler-tasarımlar hayranlıkla izlendi. Bu manada Teknoloji ve Tasarım Dersinin Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde eğitim-öğretimde verimliliğin, kalitenin artırılması ve öğrenmeyi öğrenme, sağ beynin geliştirilmesi, hayat boyu öğrenme, yaparak yaşayarak öğrenme olgularının verilebilmesi konusunda stratejik bir önemi vardır. Bu olgular Teknoloji ve Tasarım Dersinde yöntemsel bir şekilde verilebilirse inovasyonun önemini anlayan öğrenciler tüm diğer derslerde de yaptıkları çalışmalarda ''yine mi aynı '' , ''her sene aynı şeyler'' , ''Farklı bir çalışma yapamadın mı?'' gibi çevrelerinden olumsuz cevaplar almazlar, kendilerine güvenleri artar. Bundan dolayıdır ki Teknoloji ve tasarım dersinin yenilikçi düşünme felsefesinden tüm eğitim sistemi yararlanmalı, dünyanın en eski mesleğine ''TASARIM'a önem vermeli, bu sayede ülke olarak TABANDAN gelişerek değişmeliyiz.
04.12.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
İşte bu teknikler öğrenciye ve öğretmene o sık ormanda yol gösterir. Örneğin Dünyadaki çoğu inovasyon tekniklerinde ve ''Problem Çözme Yöntemi Basamağı'' nın özünde Alan Daraltma, Hedef Daraltma Tekniği vardır. Bu konuyu öğrencilerime şu şekilde örneklendiririm. Boş bir odada yakalamaca oynadığınızı düşünün! Yakalayacağınız kişiyi en kolay nasıl yakalarsınız? -Üzerine Koşarım, -Hızlı Koşarım gibi cevapları geldikten sonra -''Köşeye kıstırırım'' can alıcı cevabı gelir. Köşeye kıstırırım yani yakalayacak olan, hedefin alanını daraltarak üzerine gider. Tıpkı dünyadaki gelişmiş inovasyon tekniklerinde (TRİZ) , (MEGA İNOVASYON) ve öğrenme tekniği olan (PROBLEM ÇÖZME YÖNTEMİ)'nde olduğu gibi.
Dünyadaki tüm yaratıcı süreçlerde hayal gücünün serbest bırakılması değil, dağınık hayallerin hedefe kanalize edilmesi, gelişmiş tekniklerle yönlendirilmesi gereği üzerinde ortak bir akıl oluşturulmuştur. Bu konuda insanlığın zihnine kazınan bir çok yanlışlar vardır; örneğin Arşimet suyun kaldırma kuvvetini banyoda keyif yaparken, Newton yerçekimi kanununu bir elma ağacının altında yatarken, dikiş makinasının icadında yine rüyada uyurken bulmuştur. Bu bilim adamları bize tanıtılırken hep bu görseller verildi. Bu ne demek? Yaratıcılık tembellikten gelir. Oysa gerçekte olan nedir? Bu bilim adamları gece gündüz çalışmışlardır, zamanının tüm bilimlerinde üst seviyelere gelmişlerdir, teorilerini geliştirmek için kendi verimli tekniklerini oluşturmuşlar, sistemli bir şekilde çalışmışlardır.
Beyin bir konu üzerine derinlemesine düşünürse bilinçaltı gece gündüz o konu hakkında çözüm bulmaya devam eder. Yapım kuşağının uzun olmasının mantığı da budur. Bir konu üzerine derinlemesine düşünme ve farklı zaman ve yerlerde çözüm üretmeye devam etmesi durumu insan beyninin mükemmel bir organ olduğunun kanıtıdır. Bu durum aynı zamanda çoğu bilim adamlarının da ''Olayın Delisi Olma'' yani kendi beyinlerini kullanmada son aşamada olduğunun bir göstergesidir. Bundan dolayı da bu fikirler kiminde banyoda, kiminde yatarken veya rüyada gelmiştir. Kısaca böyle bilim adamların zaten halihazırda olan birikimlerinin dışa vurumu olarak bu buluşlar çıkmıştır. Ayrıca Einstein'in ''Hayal gücü bilgiden önemlidir'' sözü ; Edison'un ''Dehanın %1'i ilham %99'u alın teridir'' sözü ile dengeli bir şekilde sentez yapılarak düşünülmelidir. Çünkü ''Hayal gücü bilgiden önemlidir'' sözünde de biraz tembellik kokuyor.
Bu bağlamda Teknoloji ve Tasarım dersi kurgu kuşağında yer alan ''Yaratıcılığı geliştiren teknikler'' in öğrencilerin hayal güçlerinin kanalize edilmesinde yani KONTROLLÜ HAYAL GÜCÜ oluşturmalarında kullanımı büyük önem taşımaktadır. Kılavuz kitabımızda yer alan ''Yaratıcılığı Geliştiren Teknikler'' bu görevi kısmen üstleniyor ve yeterli değil. Dünyadaki İnovasyon tekniklerin paralelinde tekniklerin kılavuz kitabımıza konulması şarttır. Örneğin Dünya Hafıza Şampiyonu Melik Duyar beyin Mega İnovasyon setinde hayal gücünü kontrol etmek oldukça basit ve eğlenceli. Dünyada genel geçer bir yöntemle verilmiş olan bu çalışmada; en başta hayal gücünün önündeki engeller ''Kapalı Dünya Kuralı ve Niteliksel Değişim'' çalışmaları ile kaldırılıyor. Daha sonra nasıl matematikte 4 işlem varsa Mega İnovasyon setinde de inovasyon olgusu 4 işlem, birde ''simetriyi bozma'' 5 işlem ile yöntemsel ama yorucu olmayan bir şekilde ilerleyerek sorunları çözüyor. Dağınık hayal gücümüzü yakalamaca oyununda olduğu gibi kıstırıyor ve yakalıyor. Bu sayede inovatif çalışmalar kısa sürede rahatlıkla yapılabiliyor. Kurgu kuşağı çok zevkli geçiyor. Ayrıca kurgu kuşağında bundan dolayı fazla ve kaliteli fikirler ortaya çıktığı için çocuklar yapım kuşağında tasarım geliştirmekte çok zorlanmıyorlar.
Teknoloji tasarım dersinin öğrenciye hayal gücünü yönetme ve inovatif konulara kanalize etme yetisi kazandırması sayesinde altı yıldır görüyoruz ki ; bir çok tasarım yarışmalarında ulusal ve uluslararası dereceler alındı. Sergilerde yapılan projeler-tasarımlar hayranlıkla izlendi. Bu manada Teknoloji ve Tasarım Dersinin Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde eğitim-öğretimde verimliliğin, kalitenin artırılması ve öğrenmeyi öğrenme, sağ beynin geliştirilmesi, hayat boyu öğrenme, yaparak yaşayarak öğrenme olgularının verilebilmesi konusunda stratejik bir önemi vardır. Bu olgular Teknoloji ve Tasarım Dersinde yöntemsel bir şekilde verilebilirse inovasyonun önemini anlayan öğrenciler tüm diğer derslerde de yaptıkları çalışmalarda ''yine mi aynı '' , ''her sene aynı şeyler'' , ''Farklı bir çalışma yapamadın mı?'' gibi çevrelerinden olumsuz cevaplar almazlar, kendilerine güvenleri artar. Bundan dolayıdır ki Teknoloji ve tasarım dersinin yenilikçi düşünme felsefesinden tüm eğitim sistemi yararlanmalı, dünyanın en eski mesleğine ''TASARIM'a önem vermeli, bu sayede ülke olarak TABANDAN gelişerek değişmeliyiz.
04.12.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
11- Tüm Bilimlerin (derslerin) 12512 yıl önce Kaybolan Anası ve Babası Bulundu!!!
Tasarım, 12512 yıl önce insanlığın doğuşuyla doğdu. İnsan içinde var olan ''zihninde canlandırdığı biçimi'' doğaya yansıttı ve bunlardan hemen nesilden nesile aktarılan bilgiler yani ''Teknoloji'' Ortaya çıktı. Yazının icadından bile önce kuşaklar birbirine bu bilgi birikimini yansıttı. İkisi birbirini çok iyi tamamlamıştı.
Tasarım ve teknoloji birbiriyle çok iyi anlaştıkları için evlendiler ve bu doğurgan döngü inovasyonu yani çevreyi geliştirerek değiştirme yi doğurdu ve insanoğlu 12512 yılda meydana getirdiğimiz tüm bilimleri oluşturdu.
Bilimler parçalanarak çoğaldı. Daha sonra insanlığın hafızası küllendi. Neden küllendi? Çünkü sadece sembollerle anlaşan insanoğlu aslında kendini sınırladığının farkında değildi. Evet kendini sınırladı ve yıldan yıla daha çok sol beynini kullanarak bu konuda profosyonelleşti ama sağ beynini daha az kullandığı için haritanın bütününü göremedi. Bu körlük zemininde diğer bilimler nereden geldiklerini yani anasını ve babasını unuttular. Her bilim dalı kendini övmeye başladı. Amaç barış içinde varolma savaşından , her durumda var olma savaşına döndüğünde bilim dalları bazı insanların kötü emellerine alet oldu ve dünya savaşları başladı.
2006 da Türkiye de yapılan kazılar sonucunda arkeologlar tüm tarihi değiştirecek Tasarım ve Teknoloji kalıntıları ortaya çıkardılar. Bu kalıntılardan elde edilen bilgilerle insanlığın küllenmiş hafızası tekrar canlandı. Bazı bilim dalları ilk başlarda bunlar bizim anamız babamız olamaz diye sahiplenemediler. Ama aklın yolu bir, yani güneş balçıkla sıvanamazdı.
Sonuç: Tasarım ve Teknoloji müstakil bir derstir ve tüm bilimleri kapsar. Meyvesi ve özü inovasyon olan Tasarım ve Teknoloji dersi, diğer hiçbir dersin içine tam olarak yedirilemez çünkü inovasyon yapmak belli teknik bilgi ve deneyimi gerektirir. Bu da Tasarım ve Teknoloji Dersinde var. Girişimcilik dersi, şu dersi, bu dersi diye sınırlarsak tüm bilimlerin Anasına Ve Babasına hakaret etmiş oluruz. Eğer bu dersin adı değiştirilirse ülke olarak çok büyük kaybımız olur. Düşünün dersin yeni adının ''Girişimcilik'' Olduğunu 2-3 yıl sonra ''Avrupa da ortaokullarda girişimcilik dersi yok kaldıralım gitsin'' denilebilir. Şimdiki ismiyle Avrupa da veya diğer gelişmiş ülkelerde ''Design and Technology'' okutuluyor. Gelişmiş ülke olmak hedefimiz ise lütfen isimlerle oynamayalım. Barış içinde var olmak için, haritanın bütününü görebilen gerçek alim insanlar yetiştirebilmemiz için, Tüm bilimlerin anası ve babasına sahip çıkalım ve onlara layık olalım.
HARİTANIN BÜTÜNÜNÜ SAĞ BEYİN GÖRÜR SAĞ BEYNİ KONTROLLÜ HAYAL GÜCÜ İLE TEKNOLOJİ TASARIM GELİŞTİRİR, HİÇ BİR DERSİN İÇİNE SIĞAMAZ VEYA BAŞKA BİR DERS ONUN YERİNE GEÇEMEZ:
İşte Tüm Derslerin Anası: TASARIM: ''zihinde canlandırılan biçim''
İşte Tüm Derslerin Babası: TEKNOLOJİ ''temel ve uygulamalı bilimlerin verilerinin yaratıcı süreçler içerisinde üretime dönüştürülmesi''
25.11.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Tasarım ve teknoloji birbiriyle çok iyi anlaştıkları için evlendiler ve bu doğurgan döngü inovasyonu yani çevreyi geliştirerek değiştirme yi doğurdu ve insanoğlu 12512 yılda meydana getirdiğimiz tüm bilimleri oluşturdu.
Bilimler parçalanarak çoğaldı. Daha sonra insanlığın hafızası küllendi. Neden küllendi? Çünkü sadece sembollerle anlaşan insanoğlu aslında kendini sınırladığının farkında değildi. Evet kendini sınırladı ve yıldan yıla daha çok sol beynini kullanarak bu konuda profosyonelleşti ama sağ beynini daha az kullandığı için haritanın bütününü göremedi. Bu körlük zemininde diğer bilimler nereden geldiklerini yani anasını ve babasını unuttular. Her bilim dalı kendini övmeye başladı. Amaç barış içinde varolma savaşından , her durumda var olma savaşına döndüğünde bilim dalları bazı insanların kötü emellerine alet oldu ve dünya savaşları başladı.
2006 da Türkiye de yapılan kazılar sonucunda arkeologlar tüm tarihi değiştirecek Tasarım ve Teknoloji kalıntıları ortaya çıkardılar. Bu kalıntılardan elde edilen bilgilerle insanlığın küllenmiş hafızası tekrar canlandı. Bazı bilim dalları ilk başlarda bunlar bizim anamız babamız olamaz diye sahiplenemediler. Ama aklın yolu bir, yani güneş balçıkla sıvanamazdı.
Sonuç: Tasarım ve Teknoloji müstakil bir derstir ve tüm bilimleri kapsar. Meyvesi ve özü inovasyon olan Tasarım ve Teknoloji dersi, diğer hiçbir dersin içine tam olarak yedirilemez çünkü inovasyon yapmak belli teknik bilgi ve deneyimi gerektirir. Bu da Tasarım ve Teknoloji Dersinde var. Girişimcilik dersi, şu dersi, bu dersi diye sınırlarsak tüm bilimlerin Anasına Ve Babasına hakaret etmiş oluruz. Eğer bu dersin adı değiştirilirse ülke olarak çok büyük kaybımız olur. Düşünün dersin yeni adının ''Girişimcilik'' Olduğunu 2-3 yıl sonra ''Avrupa da ortaokullarda girişimcilik dersi yok kaldıralım gitsin'' denilebilir. Şimdiki ismiyle Avrupa da veya diğer gelişmiş ülkelerde ''Design and Technology'' okutuluyor. Gelişmiş ülke olmak hedefimiz ise lütfen isimlerle oynamayalım. Barış içinde var olmak için, haritanın bütününü görebilen gerçek alim insanlar yetiştirebilmemiz için, Tüm bilimlerin anası ve babasına sahip çıkalım ve onlara layık olalım.
HARİTANIN BÜTÜNÜNÜ SAĞ BEYİN GÖRÜR SAĞ BEYNİ KONTROLLÜ HAYAL GÜCÜ İLE TEKNOLOJİ TASARIM GELİŞTİRİR, HİÇ BİR DERSİN İÇİNE SIĞAMAZ VEYA BAŞKA BİR DERS ONUN YERİNE GEÇEMEZ:
İşte Tüm Derslerin Anası: TASARIM: ''zihinde canlandırılan biçim''
İşte Tüm Derslerin Babası: TEKNOLOJİ ''temel ve uygulamalı bilimlerin verilerinin yaratıcı süreçler içerisinde üretime dönüştürülmesi''
25.11.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
10- Düzen Kuşağı İle İlgili Neden Nanoteknoloji ve Gen Mühendisliği Videolarını Yükledik?
Düzen Kuşağı İle İlgili Neden Nanoteknoloji ve Gen Mühendisliği Videolarını Yükledik? Çünkü bu konular doğrudan düzen kuşağı ile ilgili, düzen kuşağında biz öğrencilerimize farklı geometrik şekillerle, faklı boylarda, farklı dizilimlerde, farklı renklerde, ritmik, ahenkli ve özgün tasarımlar oluşturabilmelerini sağlayarak mühendislik bilimine adım atmalarını sağlıyoruz.
Nanoteknolojik çalışmalarda bilim adamlarının mikron boyutlarında yaptıkları çalışmalarla elde ettikleri radyasyon ve su geçirmez kumaşlar, kirlenmeyen boyalar, görünmez elbiseler vb aşağıda videosu olan yüzlerce tasarım derste anlattığımız düzen kuşağı mantığı ile yapılmaktadır.
Gen mühendislerinin dna dizilimlerini açarak ve bunları değiştirerek elde ettikleri dayanıklı bitkiler, fazla et, süt veren hayvanlar, hastalıklara karşı geliştirilen ilaçlar vb yüzlerce tasarım yine derste anlattığımız düzen kuşağı mantığı ile yapılmaktadır.
Kısaca Düzen Kuşağı'nda yapılan çalışmalar mühendislik biliminin temelidir. Videoları izlediğinizde (http://inovasyon.weebly.com/dznvideo.html ) bu farklı dizilimleri, şekilleri, boyutları, renkleri, özgün ve ritmik yapıları göreceksiniz.
Öğrencilerimize günümüzün ve geleceğin en önemli mesleklerinin altyapısını Düzen Kuşağında oluşturduğumuzu mutlaka öğretelim...
03.11.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Nanoteknolojik çalışmalarda bilim adamlarının mikron boyutlarında yaptıkları çalışmalarla elde ettikleri radyasyon ve su geçirmez kumaşlar, kirlenmeyen boyalar, görünmez elbiseler vb aşağıda videosu olan yüzlerce tasarım derste anlattığımız düzen kuşağı mantığı ile yapılmaktadır.
Gen mühendislerinin dna dizilimlerini açarak ve bunları değiştirerek elde ettikleri dayanıklı bitkiler, fazla et, süt veren hayvanlar, hastalıklara karşı geliştirilen ilaçlar vb yüzlerce tasarım yine derste anlattığımız düzen kuşağı mantığı ile yapılmaktadır.
Kısaca Düzen Kuşağı'nda yapılan çalışmalar mühendislik biliminin temelidir. Videoları izlediğinizde (http://inovasyon.weebly.com/dznvideo.html ) bu farklı dizilimleri, şekilleri, boyutları, renkleri, özgün ve ritmik yapıları göreceksiniz.
Öğrencilerimize günümüzün ve geleceğin en önemli mesleklerinin altyapısını Düzen Kuşağında oluşturduğumuzu mutlaka öğretelim...
03.11.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
9- Dini Bilgilerimiz, Fen Bilgileri ve Teknoloji Tasarım Düzen Kuşağı
Gün geçtikçe materyalistleşen toplumların en büyük sıkıntılarından biri de ; Yaratılan varlıklarda ve üretilen ürünlerle Yüce Yaratıcımızın imzasının olduğunu unutmak. Bundan dolayı da dine karşı duyarsızlaşmamızdır. Sanki bu eşyaları tamamen biz yaratmışız gibi eşyayı sahipleniyoruz. Bunla da yetinmeyip ömrümüzü gerekli gereksiz aldığımız eşyaların taksitlerini ödemekle geçiriyoruz. Eşya araç olmaktan amaç olmaya doğru gidince; Yunus Emre'nin ''Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı'' sözünün anlamı günümüzde daha fazla hissediliyor.
Kuran-ı Kerim de geçen Esma-i Hüsnalar da Allah'ın yaratıcılık ile ilgili birçok İsimlerinin olduğunu görüyoruz.;
11. Mütekebbir: Yarattıklarına Benzemekten Yüce
12. Halik: Yoktan Var Eden
13. Bari: Örneği Olmadan Yaratan, icat eden
14. Musavvir: Her Şeye Şekil Veren
59. Mubdiu: Eşyayı Maddesiz, Örneksiz Yaratan
61. Mühyi: Dirilten, Dirilmeyi Yaratan
62. Mümit: Öldüren, Ölümü Yaratan
63. Hayy: Sonsuz Hayat Sahibi
64. Kayyum: Bütün Varlıkları Ayakta Tutan
95. Bedi: Emsali Olmayan Şeyleri Yaratan
Bu aşamada tekrar Teknoloji Tasarım ın eğitim hedeflerinin aşamalı sınıflandırılmasındaki öğrenci kazanımlarına döndüğümüzde; 6. sınıf düzen kuşağında temeli atılan ve anlatılan ''Ritim'' konusunu üzerine 7. sınıfta anlattığımız ''Birimden Bütüne'' Etkinliğinde duralım. Aşağıya etkinliğin şemasını çıkartalım ve Dini bilgilerimiz, Fen Bilimleri ve Tasarım arasında ilişki kuralım.
Kuran-ı Kerim de geçen Esma-i Hüsnalar da Allah'ın yaratıcılık ile ilgili birçok İsimlerinin olduğunu görüyoruz.;
11. Mütekebbir: Yarattıklarına Benzemekten Yüce
12. Halik: Yoktan Var Eden
13. Bari: Örneği Olmadan Yaratan, icat eden
14. Musavvir: Her Şeye Şekil Veren
59. Mubdiu: Eşyayı Maddesiz, Örneksiz Yaratan
61. Mühyi: Dirilten, Dirilmeyi Yaratan
62. Mümit: Öldüren, Ölümü Yaratan
63. Hayy: Sonsuz Hayat Sahibi
64. Kayyum: Bütün Varlıkları Ayakta Tutan
95. Bedi: Emsali Olmayan Şeyleri Yaratan
Bu aşamada tekrar Teknoloji Tasarım ın eğitim hedeflerinin aşamalı sınıflandırılmasındaki öğrenci kazanımlarına döndüğümüzde; 6. sınıf düzen kuşağında temeli atılan ve anlatılan ''Ritim'' konusunu üzerine 7. sınıfta anlattığımız ''Birimden Bütüne'' Etkinliğinde duralım. Aşağıya etkinliğin şemasını çıkartalım ve Dini bilgilerimiz, Fen Bilimleri ve Tasarım arasında ilişki kuralım.
Click here to edit.
Haritanın Bütününü Görebilmek
Teknoloji ve tasarımda amaç sorgulamak olduğuna göre;
Sizce Aşağıdaki Bulmacada Kaç Üçgen var?
Öğrencilerden cevaplar alınır ?
Cevaplar genellikle; ‘’4 üçgen vardır.’’ dır.
Öğrenciler biraz daha düşünmeye teşvik edilir. Bütünü ve parçayı ilk gördüğünde kavrayabilen öğrenciler cevaba: 5 diyeceklerdir.
Evet doğru cevap 5. Çünkü küçük üçgenler dört tane birde bu üçgenleri oluşturan büyük üçgenle beraber beş tane üçgen vardır.
Daha sonra konu ile ilişkilendirilir: Birim Üçgen ise Bütün Büyük Üçgendir.
Ve çevremizdeki örneklerle benzetimlerde bulunulur. Örneğin: Tuğla birim ise Ev Bütündür, Hücre birim ise Vücut Bütündür vb.
Konu ‘’Fil Neye Benzer (Hz.Mevlana)’’ hikayesiyle pekiştirilir.
Haritanın Bütünü Görebilmek Ve ''Fil Neye Benzer Hikayesi''
(Analoji Hikayesi)
Eski zamanlarda bir efendi kölelerini sınamak için Hindistan’dan bir fil getirir bu fili ahıra koyar ve ahırında kapılarını pencerelerini kapatarak karanlıklaştırır.
Sonra sırasıyla Kölelerini File dokundurur.
Sonra kölelerine tek tek sorar: Fil Neye Benzer?
1. Köle filin hortumuna dokunduğu için ‘’fil bir hortumdur.’’ der
2. Köle filin bacaklarına dokunduğu için ‘’fil bir sütundur.’’ der
3. Köle filin kulağına dokunduğu için ‘’fil bir yelpazedir.’’ der
Fikirlerinde ayrılığa düştükleri için kavgaya başlarlar
Daha sonra efendileri onları uyarır: ‘’ Bırakın kavgayı aslında hepinizin dediği doğru bunlar filin parçaları’’ der ve ahırın pencerelerini açar
Ahırın pencereleri açıldığında birde bakarlar ki fil bu parçalardan oluşan bambaşka bir şey. Birbirlerini kırdıkları için kavga ettikleri için kendilerinden utanırlar ve birbirlerine özür dilerler.
İnsan çoğu zaman parçaya veya sadece bütüne takılırsa hata yapar. Hz Mevlana dünyada çıkan savaşların da sebebini bu mantığa bağlıyor. İşte herkesin dilinde dolanan ''Haritanın Bütününü Görebilmek'' teriminin açıklaması budur. Bütünü ve parçayı ayrı ayrı aynı anda görebilenler hata yapmazlar. Bu kişiler gerçek ''Alim'' İnsanlardır.
Bizde geleceğin gerçek Alim lerini yetiştirmek istiyorsak; sadece tümevarım veya sadece tümdengelim çalışmalarının içinde çocuklarımızı boğmadan onların ''Haritanın Bütününü'' yaparak yaşayarak öğrenmelerini sağlayacak ortamlar hazırlamalıyız. Yukarıdaki tüm kazanımlar Din bilgisi, Fen bilgisi ve Tasarım konuları ile ilişkilendirildiğinde bu kazanımları bize sağlayacak yine insanın yaratılışında olan ve dünyanın en eski mesleği olan TASARIM dır.Yani zihinde canlandırılan biçimleri hayata geçirme yetisidir.
Teknoloji yani pozitif bilimlerin sanayide uygulanışı da işin içine girdiğinde; her insanda var olan bu Tasarım yetisi bazı tekniklerle daha verimli bir şekilde Teknoloji ve Tasarım dersinde tüm evrenle ilişkilendirilerek kazandırılabilir.
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
8- 'Yapıyorum Öyleyse Varım'
Eğitim Hedeflerinin Aşamalı Sınıflamasında Teknoloji Tasarım Dersinin Yeri ve Önemi
Özgün Olanı Yakalamak İsteyen ve Bu İşi Severek Yapan Teknoloji ve Tasarım Öğretmenleri! Dersimizi Olması Gereken Yere Taşımak İçin Haydi İş Başına... ‘’Eğitim Hedeflerinin Aşamalı Sınıflamasında Teknoloji Tasarım Dersinin Yeri ve Önemi’’ Adlı Çalışma İle Sesimizi Daha Bilimsel Bir Şekilde Duyurabilmek İçin; ‘’Hayatında Ne Değişir? ve Sonuçlar Bölümü İçin’’ Sizlerinde Olumlu Görüşlerinizi Ve Katkılarınızı Bekliyoruz.
İstendik davranışların basitten karmaşığa, kolaydan zora, somuttan soyuta, birbirinin ön koşulu olacak şekilde aşamalı sıralanmasına Taksonomi denir.
Bilişsel Alanda (1. bilgi 2.kavrama 3.uygulama 4.analiz 5.sentez 6.değerlendirme)
Duyuşsal Alanda (1.Alma 2.Tepkide Bulunma 3.Değer Verme 4.Örgütleme 5 Kişilik Oluşturma)
Devinişsel Alanda (1.Uyarılma 2.Kılavuz Denetiminde Yapma 3.Beceri 4.Duruma Uydurma 5.Yaratma)
gibi KPSS ' sınavını geçmek için ezberlediğimiz basamaklarını düşünelim... ve birde;
Teknoloji Tasarım dersinin kazanımlarını hatırlayalım; Bu kazanımlardan sonra ülkemizdeki durumunu düşünerek bir karşılaştırma yapalım.
Teknoloji Tasarım dersi doğası itibari ile zaten bir uygulama dersi ve 21. yüzyılın dersi... klasiklik ezber ruhunda yok. Yaparak yaşayarak öğrenme var. Her sene aynı kuşaklar işlenmesine rağmen öğrencilerin çıkardığı son ürünlerin kombinasyonu sınırsızdır. Bundan dolayı özgün olanı yakalamaya çalışan öğrencilerin ve öğretmenlerin bu derste sıkılma şansı yoktur.
Kılavuz kitabımızın da sade olması gayet doğal. İlla ki kılavuz kitaba birşeyler eklenecekse bu bilgi değil,gelişmiş ülkelerin kullandığı hayal gücünü ve beyin kapasitesini kat be kat geliştiren teknikler olmalıdır.Kılavuz kitabının çok bilgi ile dolu olmaması ve öğrenci kitabının olmaması durumu toplumumuz tarafından olumsuz algılanıyor. Bu algının değişmesi için çok çalıştım. Öğrencilerim bana bu dersin neden kitabı yok diye sorduklarında; ''Bilgiler kurallar bize bir sınır çizer ve o sınırlar içinde kalmamızı sağlar ve sınırlı olan bu ortamlarda insanlardaki hayalgücü yeteneğinin çıkması düşünülemez. Tüm dünya bizim kitabımız. Her bilgiyi, deneyimi ele alıp geliştirerek değiştirme ve hayatınızda kullanarak çevrenizi değiştirme imkanınız var'' diye cevap verirdim.
İşte bu düşünce belirli kalıplara ve sınırlara çekilmiş öğrencilerimde bir duygu değişikliği ve hayalgücü patlaması yaratır. Ve hayallerindekilerini bir bir dökmeye başlarlardı. Sonrada gerisi gelirdi... eee Einstein'in dediği gibi hayal gücü bilgiden önemlidir..
Şimdi Bu karşılaştırmayı Bilişsel, Duyuşsal ve Devinişsel Alanların Son Aşamaları İçin Yapalım1. Teknoloji ve Tasarım Dersini Özümsemiş, Bilişsel Alanın ''Değerlendirme'' Aşamasında Olan Bir Öğrencinin KazanımlarıBu Basamakta, Yargıya varır / Hüküm verir, İrdeler, Karşılaştırıp eleştirir, Değer biçer, Uygunluğunu denetler ,Değerlendirir, Tutarsızlıkları söyler, Hataları Düzeltir/Yeniler, Doğruluğu-yanlışlığını kanıtlar, Ölçütlere göre eleştirir, Kural ve ölçüte uygunluğu araştırır.
Hayatında Ne Değişir?
-Paylaşmanın, takım çalışmasının, üretmenin, ve sonucunda farklılık ve katma değer yaratmanın, olumlu düşüncenin, hayal gücünün kendini, ailesini ve Ülkesini nasıl olumlu bir şekilde değiştireceğini bilir.
-Ülkesinin gelişmesinin insanların bireysel gelişmelerine bağlı olduğunu insanların bireysel gelişmesinin de her şeyde ve her işte olumlu düşünmeye ve hayal gücünü sınırlamadan serbest bırakmaya bağlı olduğunu bilir.
-İnternet çağında bilginin her yerde rahatlıkla bulunabilineceğini bilir. Kendi enerjisini daha çok üretim aşamalarına verir.
-Benim gerçek dostlarım bana balık veren değil bana balık tutmayı öğretendir.'' öğretisine göre hareket eder. Yeniliğe, gelişerek değişime açıktır.
-Dünya piyasasındaki tehlikeleri sezer.
Örneğin; ''Ucuz mal alacak kadar zengin değilim'' atasözüne göre piyasadaki ucuz ve kalitesiz malları alarak kazıklanmaz.
-Aradığı ürünlerde fonksiyonelliğe, tasarıma, renk uyumuna, ergonomiye sonunda da inovasyonel işlevselliğe, patente ve markaya önem ve değer verir.
2. Teknoloji ve Tasarım Dersini Özümsemiş, Duyuşsal Alanın ''Kişilik Oluşturma'' Aşamasında Olan Bir Öğrencinin KazanımlarıKişinin bu basamaktaki davranışları onun karakterini yansıtır. Bir bakıma dünya görüşünü, yaşam anlayışını ortaya koyar. Kişinin tüm yaşamı boyunca oluşturduğu duyuşsal özelikleri, bu basamakta hem tutarlı olmuş hem de kapsam bakımından genişlemiş ve zenginleşmiştir. Artık kişinin davranışları büyük bir olasılıkla kestirilebilir.
Hayatında Ne Değişir?
-Ürettiği için kendini güçlü ve işe yarar hisseder.
-Doğada Yaratılmış Olan Ritm ve Mükemmel Tasarımlar Hakkında Bilgi Sahibi Olduğu İçin Her şeyi Düzenleyen ve Oluşturan Bir Yaratanın Olduğunu Bilir.
-Tarihi süreç içersinde en küçük bir tekerleğin, demirin icadından tutun günümüzde fen kanunları olan suyun kaldırma kuvveti, yerçekimi ve sonunda bilgisayar gibi birçok buluş hakkında olumlu görüşler bildirir, saygı duyar. Buluşlarında tarihi süreçle geliştiğini bilir. Kendiside farklı bir ürün elde etmek için çalışır.
-Üretimin kendi ailesi ve ülkesi için değerini bilir ve metodlu, verimli bir çalışkanlık felsefesi geliştirir.
-Özgün bir şekilde çevresini güzelleştirme gayretinde olduğu için ailesinden, okulundan destek alır ve kendine güveni artar.
-21. Yüzyılda toprakları geniş olan değil, faydalı model, patent ve markası çok olan rekabetçi ülkelerin zengin ve güçlü olabileceğini bilir. Ülkesinin güçlü olduğunda, terör, şiddet, iç savaş gibi etkenleri kolaylıkla saf dışı edeceğini, etkilenmeyeceğini ve ülkesinde güven içinde yaşayacağını bilir.
Örneğin heronlar ile ilgili anlaşmazlık çıktığında aynı görevi yapan yerli üretim ankaların yerini alması ve bunun gibi markaların artmasını heyecanla karşılar.
-Vatan sevgisini vatan için çalışmaya eş tutar. Atıllığı ve tembelliği kabullenemez.
3. Teknoloji ve Tasarım Dersini Özümsemiş, Devinişsel Alanın ''Yaratma(Yenilik)'' Aşamasında Olan Bir Öğrencinin KazanımlarıBu basamakta, yeniden ortaya koyma, benzeri olmayanı yapma, devinişsel özelikleri ağır basan orijinal, benzersiz, yeni davranış örüntüsü oluşturma işidir
Hayatında Ne Değişir?
-Kendi potansiyelini bilir ve kullanır ve potansiyelini geliştirmenin özgün yollarını dener, kapasitesini geliştirerek sorun çözme yetisini geliştirir.
-Sanatsal tasarım ile endüstriyel tasarım arasındaki farkı bilir. Endüstriyel ürünlere sanatsal değer katarak onlara ruh vermek için çalışır. Mekaniklikten uzaklaşarak sanatsal endüstriyel ürünler ortaya koyar.
-Teknoloji okur yazarı olduğu için hangi ürünün hangi zamanda hangi fiyat aralığında olduğunu bilir. Zamanında 100 dolara ithal edilen civalı hareket (ağırlık) sensörününün bir benzerini kendisinin derste 50 kuruşluk malzeme ile yapacağını bilir.
-Meslek sahibi olduğunda kendi mesleğini geliştirmek veya kolaylaştırmak için tasarımlar yapar, Çevresinde olumlu değişiklikler yaparak önce kendi takdirini kazanır. Kendini Gerçekleştirir. Yaşamdan Haz Alır.
-Emeğe saygı duyar, Çalışan üreten insanları örnek alır. Onlar gibi davranmaya çalışır. Dünyada tutunabilmiş kişilerin, olayların, olguların devletlerin hep üretebilen beyinlerin ürünü olduğunu bilir.
Örneğin; Peygamberler üreten insanlardı Hz. Davut demiri, Hz. İdris kumaşı, Hz Nuh tahtayı işleyen ve onlardan ürün elde eden insanlardı. Evliyaların ismine bakın; Somuncu Baba ks, Hallacı Mansur ks, Çarkçı Baba ks, Sepetçi Baba ks. geçimini sağlamak için kimi ekmek, battaniye, kimi bıçak, kimi sepet üretiyordu. Birde Padişahların edindikleri mesleklere Bakalım; I. Süleyman Kuyumcu, III. Murad Ok ustası, III. Mehmet zihkir ve kaşık ustası, II. Abdülhamid kakma ve süsleme ustası, Fatih Sultan Mehmed top döküm ustası... ve sonuç ; Koca Bir İmparatorluk...
Sonuç:
Tüm bu bilgi ve deneyimlerden sonra şu sonuç çıkıyor 'Yapıyorum Öyleyse Varım'
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
7- Kendi Takdirimizi Kazandık
Meslekte 6. yılını çalışan bir Teknoloji ve Tasarım öğretmeniyim. İlk dört yılımı Erzurumun bir köyünde çalıştım. Bu dersin mantığını bu senelerde öğrencilerle birlikte anlamaya çalıştık ve tüm çalışmalarımızı internet sitesinden yayınladık ( www.ttdersi.itgo.com ).
Bu süre zarfında yapım kuşağında o yörenin birincil sorunlarına çare bulmaya çalıştık. Donmuş su borularını açan düdüklü tencere, un eleyen sistem, gevenleri kurtararak erozyonu önleyen soba, bit pirenin gelemediği tişörtler, haşere yakalama yok etme sistemi, ısıtan ayakkabı, yemleme paleti, kireç önleyici, kurbağa yakalama, çayları soğutmayan tepsi, otomatik merdane, bağışıklık artıcı, soğuktan dolayı elde oluşan çatlakları giderici krem vb. birçok projeyi bitirerek teknoloji tasarım şenliğinde sergiledik, hayata geçirdik, ve o yörede kullandık.
Bu dersle çevresindeki çoğu sorunların farkında bile olmayan öğrencilerim, yöre halkı ve ben kendi problemlerimize çare bulmanın hazzını yaşadık ve elde ettiğimiz sonuçlarla kendi takdirimizi kazandık.Çaresizliklere ilaç olduk.
Burada beni sevindiren en önemli nokta ''vasat, akademik başarısı düşük'' diye tabir edilen öğrencilerden de çok önemli fikirlerin çıkmasıydı. ''İşte eğitim-öğretim bu'' dedim. Tüm öğrencileri kucaklayan. Vasat, sönük hatta beceriksiz diye tabir edilen birçok öğrenci hayatta belki de hiç karşılaşmadığı ''Bunu sen mi yaptın? çok güzel olmuş'' gibi takdir dolu sözlerle karşılaştı. Kendine güveni arttı.
Bütün bu güzelliklerden dolayı, yaparak yaşanılarak öğrenilen Teknoloji ve Tasarım Dersi ''yaşayan bir derstir''. Soğuktan elleri çatlamış öyle ki çatlakların arası kanamış bir öğrencimin yine o yöredeki bitkilerle derste kendine yara kremi yapması, ve kendi elinde kullanarak bir haftada yaraların iyileşmesini görmemiz öğrencim ve benim için paha biçilmez bir deneyimdi. Yine soğuktan dolayı su borularının hatta giderin bile donduğu bir ortamda dersimizde düdüklü tencereden donmuş suları açan bir tasarım yapmamız ve bunu kullanarak suları açmamız o evdeki kişiler ve benim için unutulmaz bir deneyimdi. Vb. birçok hikayeler...
Tüm bu kazanımlardan sonra sayın Kurul Başkanlarımızdan ders saatimizin düşürülmesi değil yükseltilmesini bir Teknoloji Tasarım Öğretmeni olarak Ülkem ve kendi ayakları üzerinde durmak isteyen tüm insanlar adına sizlerden istiyorum.
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
6- Daha önce neden böyle bir şey düşünmemişler acaba?
Az önce radyoda; ''iyi ki bayram sonunda köprüleri tek gidiş 6 şerit yaptılar. Kimin aklına geldiyse çok teşekkür ediyorum. Çok iyi oldu. Çok rahatladık. Daha önce neden böyle bir şey düşünmemişler acaba? '' diye cümleler söylendi:::::::
--- Cevap: Neden bunu daha önce düşünmemişler? Çünkü Önceden inovasyon çalışmaları çok azdı. Son yıllarda gelişmiş ülkelerin inovasyondan sağladığı faydalar öğrenildiği için artık bizde de uygulanmaya başlanıyor. Bu örnek çok güzel bir Hizmet İnovasyonudur. Küçücük bir kural değişikliğinin toplumda yarattığı olumlu etkiye bakınız... işte inovasyonun bu çeşitleri Teknoloji ve Tasarım Dersinde anlatılmaktadır.
---(Toplumun her yerinde -yukarıdaki köprü örneğinde olduğu gibi-hayatımızı kolaylaştıran, tasarruf sağlayan olumlu inovasyonel gelişmeler olacaktır. Artık bunu hissediyoruz.)
--- Aynı bu hadisi şerifte olduğu gibi; 'Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, sevdiriniz nefret ettirmeyiniz'
22 Ağustos, 12:31
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
5- Yaparsak var oluruz
Ülke olarak farklılıklarımızın direnç yaratmadığı, ahenk yarattığı bir ortam hazırlayabilirsek, birlik beraberlik içinde çalışırsak, alçakgönüllülükle bildiklerimizi UYGULAMA ya dökersek hiçbir rüzgar bizi yıkıp boğamaz (Celal ÖNGÜN)
Her Ne Olursa Olsun Teknoloji Tasarımcı Olmaktan Gurur Duyuyorum... ve...
Teknoloji Tasarım Dersininin Önemini Anlamak İsteMEyenlere MESNEVİ ile cevap veriyorum:
Bir nahivci yani gramerci ile gemici hikâyesi
• Bir nahiv alimi bir gemiye binmişti. O kendini pek beğenmiş olan nahivci, yüzünü gemiciye döndürdü.
• Dedi ki: "Sen hayatında hiç nahiv okudun mu?" Gemici; "Hayır." deyince; "Senin ömrünün yarısı hiçe gitmiş." dedi.
• Gemicinin bu sözden gönlü kırıldı, öfkelendi; ama hemen cevab vermedi, sustu.
• Derken, bir rüzgâr çıktı, gemiyi bir girdaba sürükledi. O zaman, gemici, nahiv alimine yüksek sesle seslendi:
• "Ey hoca, söyle bakalım, sen yüzme bilir misin?" diye sordu. Nahivci; "Ey hoş sözlü ve güzel yüzlü gemici, bilmem." deyince,
• Gemici; "Ey nahivci!" dedi. "Senin bütün ömrün hiçe gitti, çünkü gemi bu girdabda batacaktır."
Şunu iyi bil ki burada, mahvolmayı bilmek gerek, nahiv bilmek işe yaramaz.
• Denizin suyu, ölüyü başında taşır, diri olan denizin elinden nasıl kurtulur?
• Sen de, eğer beşeriyet sıfatlarından, kötü huylarından ölüp kurtulursan Hakk'ın sırlar denizi, seni başının üstünde gezdirir.
• Ey benliğe, gurura kapılarak herkese eşek diyen kişi! Şimdi sen de eşek gibi buz üstünde kalmış, ileri geri adım atamıyacak bir hale gelmişsin.
• İstersen sen, dünyada zamanın en büyük bir bilgini, her şeyin bileni ol.
Şimdi şu dünyanın fanîliğini ve zamanın da geçip gittiğini gör.
• Size Hakk'ta mahvolma, yok olma yolunu öğretmek için söz arasına nahivcinin hikâyesini de kattık.
• Ey aziz dost, fıkhın fıkhını, nahvin nahvini ve sarfın sarfını, ancak yoklukta, yok olmada bulabilirsin.
Hz.Mevlana - Mesnevi
Burada bilgiyi ve bilgi sahiplerini asla küçümsemiyoruz. Ama Dünyadaki realite ortada; Birey, aile ve ülke bazında bildiklerimizi yaparsak var oluruz ve gelişmiş ülkeler arasına girebiliriz. İlmi ile amel etmeyen; ''Üzerinde kitap yüklü merkep''lere benzetilmiştir.
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Her Ne Olursa Olsun Teknoloji Tasarımcı Olmaktan Gurur Duyuyorum... ve...
Teknoloji Tasarım Dersininin Önemini Anlamak İsteMEyenlere MESNEVİ ile cevap veriyorum:
Bir nahivci yani gramerci ile gemici hikâyesi
• Bir nahiv alimi bir gemiye binmişti. O kendini pek beğenmiş olan nahivci, yüzünü gemiciye döndürdü.
• Dedi ki: "Sen hayatında hiç nahiv okudun mu?" Gemici; "Hayır." deyince; "Senin ömrünün yarısı hiçe gitmiş." dedi.
• Gemicinin bu sözden gönlü kırıldı, öfkelendi; ama hemen cevab vermedi, sustu.
• Derken, bir rüzgâr çıktı, gemiyi bir girdaba sürükledi. O zaman, gemici, nahiv alimine yüksek sesle seslendi:
• "Ey hoca, söyle bakalım, sen yüzme bilir misin?" diye sordu. Nahivci; "Ey hoş sözlü ve güzel yüzlü gemici, bilmem." deyince,
• Gemici; "Ey nahivci!" dedi. "Senin bütün ömrün hiçe gitti, çünkü gemi bu girdabda batacaktır."
Şunu iyi bil ki burada, mahvolmayı bilmek gerek, nahiv bilmek işe yaramaz.
• Denizin suyu, ölüyü başında taşır, diri olan denizin elinden nasıl kurtulur?
• Sen de, eğer beşeriyet sıfatlarından, kötü huylarından ölüp kurtulursan Hakk'ın sırlar denizi, seni başının üstünde gezdirir.
• Ey benliğe, gurura kapılarak herkese eşek diyen kişi! Şimdi sen de eşek gibi buz üstünde kalmış, ileri geri adım atamıyacak bir hale gelmişsin.
• İstersen sen, dünyada zamanın en büyük bir bilgini, her şeyin bileni ol.
Şimdi şu dünyanın fanîliğini ve zamanın da geçip gittiğini gör.
• Size Hakk'ta mahvolma, yok olma yolunu öğretmek için söz arasına nahivcinin hikâyesini de kattık.
• Ey aziz dost, fıkhın fıkhını, nahvin nahvini ve sarfın sarfını, ancak yoklukta, yok olmada bulabilirsin.
Hz.Mevlana - Mesnevi
Burada bilgiyi ve bilgi sahiplerini asla küçümsemiyoruz. Ama Dünyadaki realite ortada; Birey, aile ve ülke bazında bildiklerimizi yaparsak var oluruz ve gelişmiş ülkeler arasına girebiliriz. İlmi ile amel etmeyen; ''Üzerinde kitap yüklü merkep''lere benzetilmiştir.
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
4- e-Yıllık Plan e-Kılavuz Kitabımız
Fatih Projesi İçin;
Teknoloji ve Tasarım Dersi 2011-2012 e-Yıllık Plan e-Kılavuz Kitabımız Tüm Öğretmenlerimizin Hizmetinde...
Artık Yanınızda Telefon, Cep Bilgisayarı veya Dizüstü varsa Yıllık Plan ve Kılavuz Kitap Taşımak zorunda değilsiniz...
Yapmamız gereken sadece sitemizin ''Dokümanlar'' bölümünden 1-eYıllıkPlan-eKılavuzKitap.rar ' ı indirmek ve index sayfasını açmak ve sadece 14 mb hayırlı olsun...
Ayrıca Ölçme-Değerl bölümüne exel ölçme değerlendirme programları kopyalayıp vakit kaybetmeden öğrencilerinizi kontrol edip değerlendirebilirsiniz. Bu programla her ders saatinden en az 5 dakika tasaruf edebilirsiniz..
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Teknoloji ve Tasarım Dersi 2011-2012 e-Yıllık Plan e-Kılavuz Kitabımız Tüm Öğretmenlerimizin Hizmetinde...
Artık Yanınızda Telefon, Cep Bilgisayarı veya Dizüstü varsa Yıllık Plan ve Kılavuz Kitap Taşımak zorunda değilsiniz...
Yapmamız gereken sadece sitemizin ''Dokümanlar'' bölümünden 1-eYıllıkPlan-eKılavuzKitap.rar ' ı indirmek ve index sayfasını açmak ve sadece 14 mb hayırlı olsun...
Ayrıca Ölçme-Değerl bölümüne exel ölçme değerlendirme programları kopyalayıp vakit kaybetmeden öğrencilerinizi kontrol edip değerlendirebilirsiniz. Bu programla her ders saatinden en az 5 dakika tasaruf edebilirsiniz..
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
3- Proje-Tasarım Hazırlama Veritabanı Programı Hakkında...
Fatih Projesi İçin;
Bilimsel proje ve tasarım hazırlama veritabanı olarak özetlenebilecek bu program, özellikle teknoloji tasarım dersindeki kurgu ve yapım kuşağındaki projelerimizi daha düzenli, daha hızlı, daha yaratıcı ve daha bilimsel yapmak için hazırlanmıştır. Bu programda yapılan tasarımlar yedinci ve sekizinci sınıflarda yapım kuşağı için basamak oluşturarak projeyi ve tasarımı yönetmede öğrencilere rehber olur. Öğrencilerin kendi kendini mucit olarak yetiştirmesini sağlayan bu program, yapılandırmacı öğretime uygundur. Öğretmenler , öğrencilerin çalışmalarını ve gelişmelerini kolaylıkla takip edebilir.
Bilimsel proje ve tasarım hazırlama veritabanı programı , problem çözme yöntemi basamaklarına göre hazırlanmıştır ve yaratıcılığı uyaran tekniklerle birleştirilmiştir. Projenin yazım ve çizim aşamaları için alanlar oluşturulmuştur. Sağ ve sol beynin aynı anda ve verimli şekilde çalışması için zihin haritalarından yararlanılmıştır. Hazırlanan programda haritanın bütününü görebilmek için çizim ve yazım aynı sayfada ve çizim sol kısımda konumlandırılmıştır.
Program Microsoft Office Acces yüklü olan her bilgisayarda çalışır. Kuruluma ve başka programlar arasında geçişe gerek yoktur, tablo ve formlarla çalışır, kolayca bilgi akışı ve bilgi paylaşımı sağlanabilir.
Bilimsel proje ve tasarım hazırlama veritabanı programı, öğrencilerimizin çizimlerinde, çizim amaçlı yazılım programları kullanmaları konusunda teşvik edilmiş olur. Kuşak sonlarında yapılan teknoloji ve tasarım şenlikleri için arşiv görevini üstlenir. Diğer tüm derslerde öğrendiği bilgilerden sentez yapar. Projelerini tasarımlarını yapılandırarak sekizinci sınıfta pazarlama, inovasyon ve patent çalışmalarına katılımları kolaylaşır. Sağ beynini kontrollü hayal gücü ile geliştirerek kendini bir mucit olarak yetiştirir. ‘’Hayat boyu öğrenme’’ ve ‘’öğrenmeyi öğrenme’’ olgularını benimser. Ülkemizdeki inovasyon ve patent çalışmalarının artması ile beraber ülkemiz zenginleşir.
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Bilimsel proje ve tasarım hazırlama veritabanı olarak özetlenebilecek bu program, özellikle teknoloji tasarım dersindeki kurgu ve yapım kuşağındaki projelerimizi daha düzenli, daha hızlı, daha yaratıcı ve daha bilimsel yapmak için hazırlanmıştır. Bu programda yapılan tasarımlar yedinci ve sekizinci sınıflarda yapım kuşağı için basamak oluşturarak projeyi ve tasarımı yönetmede öğrencilere rehber olur. Öğrencilerin kendi kendini mucit olarak yetiştirmesini sağlayan bu program, yapılandırmacı öğretime uygundur. Öğretmenler , öğrencilerin çalışmalarını ve gelişmelerini kolaylıkla takip edebilir.
Bilimsel proje ve tasarım hazırlama veritabanı programı , problem çözme yöntemi basamaklarına göre hazırlanmıştır ve yaratıcılığı uyaran tekniklerle birleştirilmiştir. Projenin yazım ve çizim aşamaları için alanlar oluşturulmuştur. Sağ ve sol beynin aynı anda ve verimli şekilde çalışması için zihin haritalarından yararlanılmıştır. Hazırlanan programda haritanın bütününü görebilmek için çizim ve yazım aynı sayfada ve çizim sol kısımda konumlandırılmıştır.
Program Microsoft Office Acces yüklü olan her bilgisayarda çalışır. Kuruluma ve başka programlar arasında geçişe gerek yoktur, tablo ve formlarla çalışır, kolayca bilgi akışı ve bilgi paylaşımı sağlanabilir.
Bilimsel proje ve tasarım hazırlama veritabanı programı, öğrencilerimizin çizimlerinde, çizim amaçlı yazılım programları kullanmaları konusunda teşvik edilmiş olur. Kuşak sonlarında yapılan teknoloji ve tasarım şenlikleri için arşiv görevini üstlenir. Diğer tüm derslerde öğrendiği bilgilerden sentez yapar. Projelerini tasarımlarını yapılandırarak sekizinci sınıfta pazarlama, inovasyon ve patent çalışmalarına katılımları kolaylaşır. Sağ beynini kontrollü hayal gücü ile geliştirerek kendini bir mucit olarak yetiştirir. ‘’Hayat boyu öğrenme’’ ve ‘’öğrenmeyi öğrenme’’ olgularını benimser. Ülkemizdeki inovasyon ve patent çalışmalarının artması ile beraber ülkemiz zenginleşir.
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
2- Ülkesini seven bu dersi desteklemek için elinden geleni yapmalıdır.
Çünkü bu dersin ortaya çıkması ile toplumda teknoloji okur yazarlığı arttı ve insanlar bilinçlendi. Ülkemiz artık eskisi kadar teknolojide gelişmiş ülkeler tarafından sömürülemiyor. Örneğin 10 yıl önce İtalya'dan 100 dolara ithal edilen civalı hareket sensörününün bir benzeri (Çin malı) günümüzde 2,5 tl' dir. Biz ise bunu derste 50 kuruşluk malzeme ile yapıyoruz. Bu ve bunun gibi örnekler birçok örnekler var.
Bu şekilde paramız cebimizde kaldığı gibi, gelişmiş ülkelerin o ulaşılmaz, sihir gibi görünen teknolojik aletlerinin yapısını çözebiliyoruz. Biz de yapabiliriz bizde üretebiliriz düşüncesi hakim oluyor ve kendimize güvenimiz artıyor. Ama dönüp dolaşıp patent konusunda takılıyoruz. Patentini almadığımız tüm çalışmalar ekonomiye dönemediği için yok oluyor, işsizlik artıyor. İşte bu aşamada ülkemizde bu bilinci oluşturmak için Teknoloji ve Tasarım dersi devreye giriyor. Teknoloji ve Tasarım dersi ile taze, güçlü, işlenmemiş hayal gücüne sahip ilköğretim öğrencileri, ekonomide dolaylı üretimin, içine sokularak Ülkemizin kalkınması istenmiştir. Bu bilinci halk olarak benliğimize yerleştirmek için Teknoloji Tasarım dersi bir fırsattır.
Ülkemiz teknoloji okur yazarlığında geçiş aşamasında olduğu için bazı öğretmen ve öğrencilerin bu dersin mantığını anlayamadıklarından ders hakkında olumsuz eleştiri yapmaları doğaldır. Fakat gerçekten ülkesini seven kişiler yukarda anlattığımız örnekleri dikkate alarak, aklındaki olumsuz düşünceleri bırakıp 'patent' için var gücüyle çalışmalıdır. Bilgi çağında ülkemizin varlığı buna bağlıdır. Çünkü; ''Ülkelerin gelişmişliği patent sayıları ile ölçülür.''
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
1- Teknoloji Tasarım ve Fotoğrafik Hafıza
Dersin durumunun sürekli tartışıldığı şu günlerde ;
Teknoloji ve Tasarım dersinin kalbinin tasarım zihinde canlandırılan biçimler olduğu ve bu aktiviteyi sağ beynimizle yaptığımızı öncelikle bilmemiz gerekiyor. Peki sağ beyin nasıl çalışır? Bu sorunun cevabını Türkiye de verebilecek en önemli kişi Dünya Hafıza Şampiyonu Melik Safi DUYAR'dır.
Melik Safi DUYAR ın deyimiyle insanlar ilkel beyin denen sağ beynini küçük yaşlarda kullanıyor yaş ilerledikçe insanlar okul sıralarında daha lineer daha sembolik düşünmeye başlığı için sağ beynini daha az kullanıyor. Buda zihin kapasitesinin yarısını kullanmamak demektir. Ayrıca sağ ve sol beyin bu teknikle aynı anda çalıştırıldığı için verim daha da artıyor ve dört kata kadar çıkıyor.
İşte bu aşamada Avrupa da çok önem verilen Teknoloji ve Tasarım dersinin kalbi yani tasarım Melik Safi DUYAR'ın fotoğrafik hafıza teknikleri ile sistem olarak birleşiyor. Özellikle kuşaklarda anlattığımız yaratıcı düşünceyi geliştiren teknikleri anlatırken daha sistematik daha faydalı olan faydası kanıtlanmış ve insanların zihinsel kapasitesini dört kat artıran fotoğrafik hafıza tekniği de kullanılmalıdır.
Dersimizde bu tekniğin kullanılmasının tüm Türkiye de ki öğretim aktiviteleri açısından faydaları şunlar olabilir:
1- Beyin kapasitesini 4 kat artırıldığı için tüm Türkiye deki öğrencilerin zihinsel kapasiteleri artar başarıları artar buna paralel olarak inovasyon ve patent çalışmaları artar. Ülkemiz zenginleşir.
2- Hafızanın alfabesini kuran bu teknik öğrencilerde hız kazandırır ve kendine güven hissi verir. Çünkü bu teknikle çalışıldığında yanlış yapma olasılığı sıfıra yakındır.
3- Teknoloji ve Tasarım dersinin önemi tüm branşlar tarafından anlaşılır ve öğrenciler ve öğretmenler idare ve veliler tarafından 'gereksiz bir ders' 'angarya' gibi tanımlamalar biter. Hatta 'en önemli ders biz bu dersi iyi öğrenmezsek beynimizin kapasitesini tam kullanamayız ve sınavlarda başarısız oluruz.' gibi yaklaşımlar gelir.
Koşmak ile uçmak arasında nasıl bir fark varsa öğretim yapmak ile teknik ile öğretim yapmak arasında öyle fark vardır.
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni